“Ne zaman orası dense
Aklıma burası gelir’’
Özdemir Asaf
1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesi ve ardından FKÖ’nün Beyrut’tan çıkarılmasıyla FKÖ önderliğinin Tunus’a; silahlı kuvvetlerinin ise Yemen, Cezayir gibi Arap ülkelerine gönderilerek dağıtılması üzerine, FKÖ Batı Şeria’ya ve Gazze’ye yönelik ilgisini -kendisini meşrulaştırma doğrultusunda- artırdı. FKÖ ve Arafat’ın Lübnan’dan ayrılıp Tunus’a yerleşmesi, hareketi sadece bölmekle kalmayıp kendi topraklarından koparmış, mücadelenin uzağına düşürmüştür. (Çubukçu, 2002:69)
Hamas ise başından itibaren Lübnan’dan doğru değil, Batı Şeria ve Gazze yerelinden örgütlenmiştir. FKÖ Filistin’den uzaklaştıkça, Hamas ortaya çıkan bu boşluğu doldurmuştur. Eğer sorunun kendisi arzuladığı kitle tabanına ulaşıp kitleselleşmişse, yani sıçrama yapıp bir üst aşamaya/evreye geçmiş ise artık aşağıdan, alt bir basamaktan sorunu tartışıp ele alamazsın. FKÖ’nün Filistin topraklarını terk etmesi, Filistin ulusal sorununu bitirmemiştir, tam aksine yazının başında da ifade ettiğim gibi FKÖ’nün boşalttığı alanı Hamas gibi silahlı örgütler doldurmuştur. Sorunu, sorunun büyüklüğüne denk gelecek bir seviyede tartışırsan ancak nihai çözüme ulaşabilirsin; fakat Hamas, FKÖ’den daha radikal eylemler gerçekleştirmeye başlayınca, intihar saldırıları vs. gibi, İsrail ve uluslararası kamuoyu, serinin diğer bölümlerinde de ifade ettiğim gibi FKÖ’yü resmen tanımaya, muhatap almaya başladılar.
Fakat FKÖ, sorunu nihai çözüme götürecek olan dört başlıkta hiçbir adım atmadı. Yani FKÖ bir tanınma karşılığında Filistin davası konusunda çok tavizler verdi. Burada aslında ulusal hareketlerin kendi yapısıyla alakalı sorunlar var. Bu yapılar, ulusal hareketler oldukları için başka, farklı bir yerden güç aktaramıyorlar kendilerine. Farklı bir etnisiteden taraftar toplamaları mümkün olmuyor. İsraillileri de kazanalım gibi bir perspektifleri olamıyor. Dolayısıyla şunu görmek lazım, birinci intifada 1980’lerin sonunda başladı, süregelen çözümsüzlük 1980’lerin sonu itibariyle bu öfke patlamasını sağladı. İsrail tanklarına karşı Filistinliler taşla direniyor. Buna bir de artarak devam eden İsrail devlet terörü eklenince, birinci intifada genişleyerek büyüdü. Tabii Filistinlilerin durumu çok zor. Fakirlik, işsizlik, mültecilik gibi yaşamsal bir sorunu da var Filistinlilerin. Olay sadece ulusal bir sorun değil, ciddi anlamda maddi ekonomik bir sorun aynı zamanda. Ulusal hareketler, programlarını oluştururken ulusal kurtuluşun yanına toplumsal kurtuluşu da koyabilmelidirler. Eğer sadece ulusal kurtuluşu hedefleyen bir programla ortaya çıkarlarsa, gidecekleri yerin sınırları bellidir. Mesela sınıf hareketine baktığın zaman örneğin, Türkiye düzleminden konuşuyorum, bir MHP’ye veya AKP’ye oy verecek bir işçiyi kazanabilirsin, bu teorik olarak mümkün; ama aynı şeyi bir ulusal sorunda yapamazsın; çünkü........