Dünya Merkezi Mutfağı katliamı, son altı aydır Gazze’ye saldıran İsrail’in nasıl bir ölüm makinesi olduğunu gözler önüne serdi. Katliamın giderek artan etkisi, Muhafazakâr Parti’yi bile bölüyor. Winston Churchill’in torunu Nicholas Soames İsrail’e silah satışlarının durdurulması çağrısında bulunurken, aşırı sağcı Suella Braverman, Netanyahu hükümetine ‘sağlam raporu’ verdi.
Almanya bile baskı altında. Olaf Scholz hükümeti şimdiye kadar açık bir şekilde Netanyahu’nun arkasında durdu ve İsrail’e silah satışlarını artırdı. Fakat bunun diplomatik maliyeti giderek artıyor. Kalkınma Bakanlığı genel sekreteri Niels Annen, “Arap dünyasında çok fazla yumuşak güç kaybettik” diye itiraf ediyor.
Bu politikanın, Nazilerin Holokost’ta yaklaşık altı milyon Yahudi’yi öldürmesinin kefareti olduğu iddia ediliyor. Mart 2008’de İsrail parlamentosunda yaptığı meşhur konuşmasında, dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Almanya’nın İsrail’in güvenliği konusundaki özel tarihi sorumluluğu, ülkemin devlet aklının bir parçasıdır. Bu nedenle Almanya Şansölyesi olarak benim için İsrail’in güvenliği asla müzakereye açık olmayacak” demişti. Der Spiegel dergisinin belirttiği üzere, “devlet aklına dair formülasyon aynı kaldı ve Merkel'in mirasının bir parçası haline geldi.”
Fakat İsrail ile Batılı işgalci güçler tarafından 1949’da kurulan Federal Almanya Cumhuriyeti arasındaki ilişkinin geçmişi 1950’li yıllara kadar uzanıyor. İlk Batı Almanya şansölyesi Konrad Adenauer, Holokost'tan sonra uluslararası olarak yeniden kabul........