Biz Şehrimizin Kimliğini Kaybettik

Bilen bilir; bu köşede memleket ile ilgili “Mehalla Trafo”, “Üç Dilli Üç Dinli Mardinli”, “Bir Yaz Gecesinde Kasimiye’de Teravih Namazı Kılmak”, “Bir Umudun Adıydı Pelul”, “Mardin’de Herkes Kapısının Önünü Süpürürse”, “Biz Birlikte Mardinliyiz” gibi nice yazıları kaleme aldım.

Evet, yeniden bulmak zorundayız bu kimliği.

Çünkü biz bu coğrafyanın kaderine, taşına, toprağına, gölgeli sokaklarına, kadim medeniyetlerin omuz omuza taşıdığı zamana omuz verdik ve hep zamanlara saygı duyduk. Ama bir yandan da içimizde başka bir umut taşıdık: “Memleketimiz neden diğer memleketler gibi asgari insani yaşam koşullarına sahip olmasın?” dedik.

Neden bizim şehrimiz de imarda, çevrede, yol ve yordamda, kültürde, istihdamda, yönetimde ve insan kıymetinde diğer şehirlerle yarışmasın?

Bu heyecana eriştik mi, erişmedik mi? Buna karşı komplike bir davranış sergiledik mi? mücadeleyi yükselttik mi, duruşumuzu net olarak izah ettik mi? Bu soru ve sorunların cevabını şimdilik bir kenara bırakıyorum. Zira meselenin kökü çok daha derinlerde…

Binaleyh Memleket sadece memleketlilerin mi olmalı?

Biz sadece kendi memleketimiz hizmet etmek zorundamıyız diye bir kaide mi var? Veya hepten birileri mi bizi düzeltsin, hizmet etsin diye nice söz sanatlarıyla sıkıntıları dallandırıp bullandırmalıyız mı?

“Ne biz gelelim, ne onlar gelsin” şeklindeki sığ argümanların artık anlamı yok. Çünkü mesele, kimin nereli olduğu değil; kim bu memlekette taş üstüne taş koyuyor,........

© Mardin Life