Bir konuşmanda “canımız,kanımız,ailemiz ve sahip olduğumuz her şey, KUDÜS’e ve MESCİD-i AKSA’ya feda olsun demiştin.Nasıl becerdin,nasıl başardın bilmem ama,gerçek bir komutana yakışır şekilde söylediklerinin hepsini yaptın.Bu ne fedakarlık,bu nasıl bir inanç? Sanki olacakları veya yaşayacaklarını önceden biliyor gibiydin.Sahip olduğun her şeyini,aileni,çocuklarını,torunlarını ve gelinlerini yetmezmiş gibi,kendi canını da Kudüs ve Mescid-i Aksa uğruna feda ettin.
Kimden bahsediyorum çok iyi biliyorsunuz.Şehit İsmail HANİYE’den… Kalleşçe,namertçe ve korkaklığın en bariz şekli ile öldürüldü.Bu şekilde olmamalıydı diye haykırmak geliyor içimden ama nafile…Bu şahsiyet öyle bir hayat hikayesine sahip ki, doğumu dahi kendi memleketinde olmayıp,çadır içinde ve bir kampta olmuştur.Yıllarca doğduğu topraklara hasret, sürgünlerde yaşamış ve maalesef ki,ölümü (şahadeti) de uğruna ömrünü adadığı kendi topraklarında değil sürgünde iken ve bir başka ülke olan İran (köklü,devlet geleneği olan ve sözüm ona Siyonistlerin korkulu rüyası)topraklarında olmuştur.Kendisine bu utanç verici durumu reva görenlere (İsrail,AB(D) Yahudi ve Siyonist rejim) karşı, ölüm sessizliğine bürünen, her daim üç maymunu oynayan ve yüreği gafil çarpan başta İran Yönetimi olmak üzere, İslam coğrafyasının ve sonra da tüm insanlığın acizliği olarak görüyorum.Vefatın ile özgürlük kapıları muhakkak aralanacak,savunduğun davanın sevdalıları kesin kes çoğalacak fakat bana göre en önemli mesele,bundan sonraki süreçte bu sevdalılar kervanına kimlerin dahil olacağıdır.
“İnandığı gibi yaşadı,yaşadığı gibi öldü”…. 24 defa tutuklandı, bilmem kaç defa suikastlara maruz kaldı.Hepsinden Allah’ın iradesiyle kahramanca kurtuldu. “Ya özgür öleceğim yada gurur içinde yaşayacağım” diyordu.İşin ilginç ve acı tarafı şu olsa gerek; dediği gibi de yaptı.Özgür iken öldü.Fakat kusura bakma güzel Şehit.Sana öldü denilmez,denemez.Çünkü Yüce Allah cc.Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyiniz; aksine onlar diridirler, fakat siz anlayamazsınız.(Bakara:154)” buyurur.Bundan dolayıdır ki, sen gerçek bir şehit,mükemmel bir sıddık,iyi bir mücahit,tam bir kahraman,adaletli bir yönetici,cesaret ve feraset sahibi bir lider,yürekli bir baba ve davası uğruna gözünü kırpmadan canını verebilen korkakların rüyalarını kaçıran müstesna bir yiğitsin.Gönlümüz milyonlarca Müslüman ile birlikte senin yanındır.Senin için yasımız milli ve bir günlük olsa da acımız evrensel, Siyonizme ve Siyonist düşünceye karşı öfkemiz ise günlere, yıllara sığmayacak kadar ebedi olacaktır.
Ey bu çağa ve Filistin Davası’na şeref katan kahraman! Ey aziz şehit! Yüzünde yüzyıllık çilenin esaret işaretleri mevcuttu.Gözlerin hüzün taşıyordu.Mazlum Filistin halkının bütün kahrını omuzlarına aldığın o kadar belliydi ki.Evet belki Sahabeleri göremedik ama seni gördük ve inan ki,ey Derviş ve ey Mücahitlerin son temsilcisi Sahabedeki ahlakı sende gördük,bunu bilesin.Sen bir güzellik........