Atlantik’ten Avrasya’ya: Güvenlik mi, Zenginlik mi, Bağımsizlik mı? |
"20 aralik 2025 tarihinde kuzey kore lideri Kim Jong-un, yayımladığı açıklamada Siyonist isgal rejimini ABD himayesinde yürütülen "terörist bir proje" olarak niteledigini ve ülkesinin bu gayrimeşru rejimi tanımama yönündeki köklü tutumunu bir kez daha vurgulamış.
Diger tarafta onurlu ülke Venezuela’yı işgal etmeyi hedefleyen amerika, Orta Doğu’daki tüm dengeleri bilinçli biçimde altüst etmeye çalışan Atlantik yapının en güçlü aktörü olarak karsimizda duruyor.
Amerika ve Avrupa ülkeleri atlantik yapıyı kendi örgütleriymiş gibi görüp hareket ederek küresel güç mücadelesinde dengeleri giderek siyonizmin ekseninde şekillendirmeyi en buyuk gaye görüp bunun icin mucadele veriyorlar.
Evet siyonist isgal rejiminin kayıtsız şartsız savunucusu ABD ve destekçi AB, demokrasi, güvenlik ve istikrar gibi kavramlari çoğu zaman birer araç olarak kullanıyor. Ama attiklari her adımda, bölgesel barıştan ziyade küresel tahakkümün sürdürülmesine hizmet ediyorlar.
“Bu doğrultuda yürütülen faaliyetler sırasında, her seferinde bilinçli ve sistematik biçimde bizi doğrudan hedef tahtasına yerleştirip; ülkemize zarar vermekten de hiçbir şekilde çekinmiyorlar.”
Artık kimse bizi “müttefiklik”, “ortak değerler”, “demokrasi”, “özgür dünya” gibi içi boş kavramlarla oyalamasın diyorum. Çünkü duyduklarımız değil,yaşadıklarımiz konuşuyor. Ve gerçek şu: Bizler, Amerika ve Avrupa merkezli Atlantik sisteminin içinde ne zenginleştik ne de güvende olduk.
Yıllardır “başka yol yok” diye düşünülen düzenin iflasıni ve bu uğurda kaybettiklerimizide ve kazandiklarimizida artik düşünmek gerekiyor.
Yetmiş yılı aşkın süredir NATO üyesiyiz.
Peki sonuç?
Teror orgutlerini kim büyüttü, kim korudu?
Afganistanda,Libyada, irakta,suriyede ve
gazzedeki savaslarin sebebi kim. Sınırlarımızda komşularımızı ve kardeş halkları, emperyalist güçlerin kucağına itecek politikalardan özellikle kaçınarak, Medeni anlayışımız, tarihsel sorumluluğumuz ve vicdani duruşumuzla hareket etmemiz gerektiğini belirterek ifade ediyorum; Bu halklari başkalarının vekil unsurları hâline getirip bu halklar üzerinden teror devleti israil i bize komşu yapmaya çalışanlar kimler?
Yasadigimiz her tehditte ellerini ovusturarak bekleyen, sonuca göre pozisyon alan başkentler kimler?
Savunma sanayimiz güçlenince ambargo koyan “müttefikler” kimler?
Peki bu NATO bu güne kadar bize ne verdi?Güvenlik mi?
Hayır.
Bize verilen şey, kontrollü bir kırılganlık oldu. Sürekli mudahaleye acik, tehdit altında ama tehditleri bertaraf edecek araçlardan mahrum bir ülke hâlinde kalmamız istendi.Kendi silahını yapamazsın, kendini korumani istemez. Kendi çıkarını savunamazsın, ama “ittifak ruhu”ndan söz etmen istenir.
Aslinda ittifak değil;bir bağımlılık düzenidir istenen.
Avrupa Birliği…Yarım asırdır aynı hikâye.
“Biraz daha bekleyin.”“Biraz daha reform........