Değerli okurlarım, İbn-i Haldun’un devlete bakış açısını konu edineceğim. İbn-i Haldun 27 Mayıs 1332, Tunus – 19 Mart 1406, Kahire),modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi. Ayrıca İslam âleminde Liberalizm ilkelerini kitaplarında bulunduran ilk Müslüman düşünür. Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı. Tunus ve Fas 'ta devlet görevlerinde bulunduktan sonra Gırnata ve Mısır 'da çalıştı. Kuzey Afrika'nın o dönem istikrarsız ve entrikalarla dolu siyasal yaşamı 2 yıl hapiste yatmasına neden oldu. Bedevi kabilelerini çok iyi tanımasından dolayı aranan bir devlet adamı ve danışman oldu. Mısır'da 6 defa Maliki kadılığı yaptı. Şam'ı işgal eden Timur ile görüşmesi bir fatih ile bir bilginin ilginç buluşması olarak tarihe geçti.
Orta Çağ düşünürlerinin en önemlilerinden biri İbn Haldun’dur. Gözleme dayanan ampirik bir zemine oturttuğu çalışmalarıyla 19. Yüzyılda doğacak sosyolojinin habercileri arasında sayılır. En meşhur eseri mukaddimedir. Kuzey Afrika’daki kısa ömürlü küçük devletlerin gelişme ve çöküş dönemlerine şahit olan İbn Haldun, gözlemlerini Mukaddime ’sine aktarmıştır. İbn Haldun bu eseriyle Kâtip Çelebi ve Naim’e gibi birçok Osmanlı tarihçesini etkilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş ve çöküş dönemleri pek çok defa onun teorileriyle analiz edilmiştir.19. yüzyıldan itibaren ise Avrupalı tarihçiler tarafından keşfedilmiş ve eserleri büyük ilgi çekmiştir.
İbn Haldun, ilk kez kendisi tarafından kurulduğunu belirttiği ilme “Ümran İlmi” adını vermiştir. Böylece bir taraftan bilimsel tarihçiliğin, diğer taraftan da sosyolojinin temellerini atmıştır. İbn Haldun bu yeni bilimin araştıracağı konuları şöyle özetler: Geçmiş çağlarda yaşamış kavimlerin durumları ve yaşayışlarında meydana gelen değişiklikler bu kavimlerin idareyi ve ülkeyi ellerine geçirmelerinin sebepleri, insan topluluklarının tabiatları yerleşik veya göçebe hayat, göçler ve nüfus hareketleri devletlerin kuruluşu, kuvvet kazanmaları ve çökmeleri, üretim ve tüketim; bilim, sanat, ticaret zamanın akışı içerisinde bu sayılan durumların değişmesi ve değişmelerin sebeplerinin incelenmesidir.
İbn Haldun, dinamik bir toplum anlayışına sahiptir. Toplumların sürekli bir değişim ve çatışma içinde olduklarını ileri sürer. Devleti de toplumsal bir olay gibi değerlendirir ve inceler. Toplumun kökeni, insanın toplumsal bir varlık olmasına dayanır. Bir arada yaşama zorunluluğu diğer bir ifade ile toplum olma durumu dayanışma ihtiyacından doğmuştur. İnsanlar, doğal zorluklarla baş edebilmek için bir arada toplum olarak yaşamak zorundadırlar. Toplumlar arasındaki farklar ise coğrafi şartlar ve iklim koşullarından kaynaklanmaktadır.
İbn Haldun toplumları iki ayrı tipe ayırmıştır: Göçebe toplumlar ve yerleşik toplumlar. Sosyal dinamik,........