SOSYAL MEDYADA MÜKEMMEL GÖRÜNME ÇABASI
Günümüzde sosyal medya, hayatın doğal bir parçası hâline geldi. İnsanlar günün farklı anlarında fotoğraflar, kısa videolar ve düşünceler paylaşarak hem kendilerini ifade ediyor hem de çevrelerindeki dünyayla bağlantı kuruyor. Ancak bu görünürde masum iletişim biçimi, zamanla bir yarışa dönüşmeye başladı: Mükemmel görünme yarışı.
Sosyal medya platformlarında çoğu zaman insanların yalnızca en güzel anlarına tanıklık ederiz. Tatiller, başarılar, filtreden geçirilmiş fotoğraflar, özenle seçilmiş cümleler… Bu paylaşımlar, hayatın yalnızca parlak yüzünü gösterir. Oysa gerçek yaşam, yalnızca mutlu anlardan değil; yorgunluklardan, sorunlardan, belirsizliklerden ve sıradanlıklardan da oluşur. Bu fark, özellikle gençler üzerinde büyük bir psikolojik baskı yaratmaktadır.
Birçok kişi farkında olmadan kendisini başkalarının hayatıyla karşılaştırmaya başlar. “Ben neden onlar kadar başarılı değilim?”, “Neden benim hayatım bu kadar sıradan?”, “Neden herkes mutlu ama ben değilim?” gibi sorular zihinlerde yer eder. Bu sorular, öz değer duygusunu zayıflatabilir ve kişinin kendisini yetersiz hissetmesine yol açabilir. Oysa sosyal medyada gördüklerimiz, gerçeğin yalnızca küçük ve seçilmiş bir kısmıdır.
Bu durumun uzun vadede yarattığı psikolojik etkiler oldukça ciddidir. Kişi kendisiyle gerçekçi olmayan bir rekabete girebilir, sürekli beğenilme ihtiyacı duyabilir ve duygusal dalgalanmalar yaşayabilir. Hatta bazı insanlar, kendi hayatlarını yaşamayı bırakıp başkalarının onayını kazanmak için içerik üretmeye başlar. Öz farkındalık zayıflar, özgünlük kaybolur.
Bu baskının azaltılması için bireyin yapabileceği önemli adımlar vardır. Öncelikle, sosyal medyanın bir vitrin olduğu ve kimsenin orada tüm gerçekliğini paylaşmadığı gerçeği kabul edilmelidir. Kişi, gördüklerini karşılaştırma aracı olarak değil, sınırlı bir eğlence ve haberleşme alanı olarak değerlendirmelidir. Ayrıca zaman zaman sosyal medyaya ara vermek ya da kullanım süresini sınırlandırmak, zihnin üzerindeki görünmez yükü hafifletir.
Sonuç olarak, sosyal medya hayatımızın bir parçası olsa da gerçekliğimizin tanımı değildir. İnsan değerini beğeni sayısından, hayatının anlamını dışarıdan gelen yorumlardan almamalıdır. Kişi kendi yolunu, kendi hızında ve kendi gerçekleriyle yürüdüğünde, hem daha özgür hem de daha huzurlu hissedecektir.
Sosyal medya platformlarında çoğu zaman insanların yalnızca en güzel anlarına tanıklık ederiz. Tatiller, başarılar, filtreden geçirilmiş fotoğraflar, özenle seçilmiş cümleler… Bu paylaşımlar, hayatın yalnızca parlak yüzünü gösterir. Oysa gerçek yaşam, yalnızca mutlu anlardan değil; yorgunluklardan, sorunlardan, belirsizliklerden ve sıradanlıklardan da........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel