Yeni Dönemde Eğitim Adına Mülâhazalar

Okulların açılmasına az bir süre kaldı, ardından üniversiteler arz-ı endam edecek. İlköğretim ve ortaöğretim çağındaki talebelerin anne ve babaları kırtasiye ve diğer masrafları, üniversitelilerin ebeveynleri ise barınma başta çeşitli meseleleri halletme telâşında. Bunlar işin malûm tarafı, fakat ben sürekli yazdığım, dillendirdiğim temel eğitim ve öğretim meselelerinden bahsedeceğim bugün de. Belki de aynı şeyleri tekrarlayıp durmuş olacağım, mesaj ilgili yerlerin büyük çoğunluğuna ulaşmayacaktır da, ama olsun bir eğitimci ve okuryazar olarak sorumluluğum gereği bunlarla gündem oluşturmaya çalışmayı devam ettireceğim.

HERKESİN OKUMASI GEREKMİYOR

Ülkemiz çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş kadim ve soylu birikime sahip. Göçebe bir millet olarak hareketli yaşamayı, üretip geliştirmeyi, daha çok savaşmayı ve zanaatı sevmişiz. Fethettiğimiz yerlerde gerekli organizasyonu sağladıktan sonra yolumuza devam edip daimi olarak aksiyon içinde hayat bulmuşuz. Bu şartlar gereği, her ne kadar üstün bir medeniyet ve eserler bıraktıysak da sonra bunları incelemeye, anlamaya vakit bulamamışız. Hatırlayın lütfen, Göktürk Kitabelerini, Dede Korkut Hikâyelerini ve diğerlerini bulan, okuyan, dünya ilim ve bilim toplamına dahil edenler çoğunlukla kimi dost, kimi düşman ülkeler olmuş. İşi daha da ileri boyutlara götürecek olursak birikimimizi iyi değerlendiremediğimiz için ezeli rakibimiz Batıya kaptırıp, onlardan satın almışız. Kökü bizde olan şeylerden dolayı da kaptırdıklarımız karşısında özümüzü unutup, onları yüceltmeye, kendimizi küçük görmeye başlamışız. İlmi, fenni bir kenara bırakıp onlar gibi yaşamaya, davranmaya imrenmişiz; üstelik aradan asırlar geçmesine rağmen bizim düzenimizi, evlerimizi, kıyafetlerimizi, çalışmalarımızı hiç unutmayan, yaşatan ve neticede ilerleyenler karşısında, heyhat! İşin bu boyutu oldukça geniş kapsamlı, derdimin anlaşıldığını düşünerek geçiyorum.

Okuma, araştırma işlerinin diğer tarafında yer alan üretim ve zanaat, sanayi de zeki bir millet olarak her daim yoldaşımız kalmıştır. En basit anlatımıyla Konyalı sanayi ustalarımızı hatırlayalım: Gördükleri bir makine yahut malzemeyi yeni bir bakış açısıyla üretmek ve kullanım alanlarını genişletmek onlar için son derece basit bir iş.

Özellikle lise çağlarındaki pek çok öğrencinin okula gitmek yerine çalışmayı istediklerini, fakat buna en başta annelerinin karşı çıktığını gözlemliyor ve duyuyorum. Anneler komşu çocuklarının okuma dereceleri ve okuyanların masa başı rahat işlerde çalışma imkânına kavuşmaları algıları nedeniyle yetenekli, üretken pek çok gencimizin enerjileri heba oluyor, devletin ölü bir yatırımı olarak konfeksiyon mağazalarında, lokantalarda ve güvenlik görevlisi alanlarında idame ettiriliyorlar. 20 yıl oku garson ol, yirmi yıl oku güvenlik görevlisi ol; ne büyük ve akıllıca bir ticaret, işleyiş değil mi! Bu iş kollarını küçük gördüğüm sanılmasın, bunlar okunmadan da olacak işler anlatmaya çalıştığım. Tersi bir durumu hayal edin, İHA ve SİHA’nın oluşum ve gelişim şartlarını da hatırlayarak.

ÇÖZÜM MESLEKİ EĞİTİMDE

Bu veçhelerle hayattaki temel ihtiyaçları gidermeye yönelik beş yıllık zorunlu eğitimin ardından bireylerin istidatlarına göre üretime dönük işlere yönlendirilmeleri, hadi lâfı uzatmadan söyleyeyim mesleki eğitime yönlendirilmeleri en doğru olanı. Okulda boş vermişliğin ve beyhudeliğin destanını yazan gençlerin ilgi alanlarına uygun sanayi ve zanaatlarda nasıl canla başla çalıştıklarını, ülkelerine katkı........

© Maarifin Sesi