menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ferdi Tayfur ya da Arabesk Müzik: Bir Manipülasyon Aracı mı Yoksa Duygusal Bir Çıkış Yolu mu?

15 2
19.01.2025

Arabesk müzik; 20. yüzyılın ortalarında, Türkiye, Mısır ve İran başta olmak üzere birçok ülkede, geleneksel Orta Doğu müziği ile Batı etkisindeki stillerin bir karışımı olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’de arabesk müzik 1960’larda başladı ve 1970’ler ve 1980’lerde büyük bir popülerlik kazandı. Bu popülerlikte hızlı kentleşme ve sanayileşmeyle birlikte kırsaldan şehirlere göç edenlerin etkisi büyüktür. Bu nedenle arabesk müzik özellikle İstanbul’da ve kent merkezlerinde hayat bulmuştur. Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses bu müziğin öncü isimlerindendir. Bu sanatçılar şarkılarında yoğunlukla gönül kırgınlığı, özlem, karşılıksız sevda ve varoluşsal umutsuzluk temalarını işlediler.

Mısır’daki arabesk tarzı müzik de benzer bir şekilde 1950’lerde ve 1960’larda Kahire’de ortaya çıktı. Mısır’da Ümmü Gülsüm ve Muhammed Abdülvahab gibi sanatçılar, daha sonra arabesk olarak adlandırılacak olan müziğin melodilerini oluşturdular.1970’lerde ve 1980’lerde Ahmet Adaveya gibi şarkıcılar ise, şaabi olarak adlandırılan ve yoksulların mücadelelerini yansıtan bu müziğin kentsel bir versiyonunu popüler hale getirdiler. Ümmü Gülsüm geleneği temsil ederken, Ahmet Adaveya çağdaş tarzı temsil etti.

İran’da ise arabesk tarzı müzik Pehlevi döneminde (1941–1979) gelişti ve 1960’larda ve 1970’lerde Tahran gibi büyük şehirlerde popüler hale geldi. Guguş, Hayedeh ve Ebi gibi şarkıcılar, İranlıların duygularını dile getirerek bu tarzın öncü isimlerinden oldular.

Her üç ülkedeki arabeskin ünlü şarkıları dinlenildiğinde; bu müziğin her ülkenin kendine özgü sosyo-politik ve kültürel bağlamlarını yansıtan bir şekilde geliştiği görülecektir. Mesela bu müzik, her........

© Maarifin Sesi