Hakkâri’nin Daveti

Zihninizde dağ imgesinin yerleşmesini istiyorsanız eğer, yolunuzu Hakkâri’ye düşürmelisiniz. Ya da şöyle söyleyelim; zihninizde mutlaka bir dağ imgesi olmalı ve bunu en güzel oluşturabileceğiniz yerlerin başında Hakkâri gelmektedir. Malumdur yüksekler yücelerin kapısıdır. Tur’a çıkan da Nûr’a çıkan da ödülle döndü. Tur, tefekkür yeridir. Dağlar insanın gözünü büyütür, gönlünü genişletir. Dağların yüksekliği arttıkça gözün ufku da o oranda genişler.

Hakkari’ye giderseniz göreceksiniz ki bu şehrin dağları öyle uzaktan görünen ve sevilen bir yükselti değil, Yüksekova gibi birkaç yeri kenara koyarsanız ilin tamamı sanki dağdır. Bu kadim şehrin dağlarını ütüleme imkânınız olsa muhtemelen bir Anadolu daha ortaya çıkacaktır. Üstelik her bir dağ, özel bir tablo gibidir. Şehrin doğusunda abide gibi duran ve 1 Haziran gününde bile başında beyaz bir takke gibi karları duran Sümbül dağı başta olmak üzere…

İnsanı dağlayan bu dağlar yanında, yaz boyu kurumayan yeşilliği ve yeşillikler arasında insanı mest eden rengarenk endemik çiçeklerle bezenmiş enfes yaylaları, sayısını bilene aşk olsun diyecek kadar çok devasa ve saklı şelaleleri, Zap başta olmak üzere nehirleri ve dereleriyle görülmeye değer bir coğrafya Hakkâri. Üstelik kırsalda hala devam eden geleneksel yaşam tarzı ile Türkiye’de doğal hayatın baş kenti gibidir. Çoğu zaman sıcak, samimi ve davetkar bir doğallık…

Bu davete uyarak son yıllarda her sene en az bir kere gittiğim Hakkari’ye bu yılda mayıs ayının son günü başlayan bir yolculuk daha yapma imkânı buldum. Daha önce Çukurca ve bu ilçeye bağlı........

© Maarifin Sesi