Umre, Kimine Rahmet, Kimine Rant, Kimine Reklam Kapısı |
Gerek ülkemizde gerekse diğer İslâm ülkelerinde hac ibadetinin kura şartına bağlanmasıyla başlayan ve günümüzde katılım olarak milyonların akın ettiği Kâbe-i Muazzama’yı hac mevsimi dışında yapılan ibadet amaçlı ziyarete verilen ad olanUmre, biz Hanefîlere göre Müekked Sünnet iken bazı mezheplerin ömürde bir defa gitmek farzdır şeklindeki içtihatlarıyla dinî ödevlerimiz arasında yer almaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak: “Haccı ve Umreyi Allah için eksiksiz olarak yerine getirin” buyurarak bu ibadetin de önemine vurgu yapmaktadır. Umre İslâm öncesi dönemde de bilinen bir ibadetti ve Mekkeliler bir gelişte hem hac hem umre yapılmasına karşı çıkarlar, her ikisi için ayrı ayrı gelinmesi gerektiğini, bir gelişte ikisini birden yerine getirmenin “şeytanın işi” olduğunu ifade ederlerdi. Cenab-ı Hak bu yaklaşımı reddedip Hac ibadeti için Mekke’ye gelen kimselerin o ziyaretleri esnasında umre de yapabileceklerini ve bu lütfa karşılık şükür kurbanı kesilmesini emretmiştir. Dolayısıyla Temettu’ ve Kıran haccı yapanların şükür kurbanı kesmesi vacip olmuştur.
Günümüze geldiğimizde, müctehid imamların yaşadığı döneme göre bazı şeyler daha kolayken bazıları da daha zor hale gelmiştir. Bu da ister istemez umre hakkındaki hükmün gözden geçirilmesi ya da diğer mezheplerin görüşlerini de dikkate almayı düşündürmektedir. Mekke’ye ulaşmak eskiye nazaran çok daha kolay ve konforlu hale gelmiştir. Öte yandan ibadet amaçlı bu seyahatin maliyeti son derece yüksek olduğu gibi, günümüzde Hac ibadetinin maliyeti umre ibadetinin maliyetinin neredeyse beş katıdır. Görünüşte aynı masraf ve aynı tip konaklama ve barınma, aynı mesafeye yolculuk olmasına rağmen başta uçak şirketleri olmak üzere bu işten nasiplenen birçok aracı hac ibadetini yağlı bir kazanç kapısı olarak görmekte, bu anafora oteller, organizatörler, kurumlar da katılmaktadır. Dolayısıyla fıkıh kitaplarımızın yazıldığı dönemdeki ahvâl ve şerâit değişmiş, o zamanlar hac ile umrenin maliyeti aynıyken, her ikisine de gitmek isteyen gönlünce gidebilmekteyken Haccın farz umrenin Müekked Sünnet olması kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Aynı imkân ve maliyet söz konusuysa elbette öncelikle yılda bir kez yapılabilen hac ibadeti farz olacaktır. Umre de nasların açık delaletlerine binaen Müekked Sünnettir. Gidilecekse önce hacca gidilmelidir.
Günümüze geri dönecek olursak, Hacca gidebilmek için öncelikle hac kurasının çıkması gerekmektedir ki yaklaşık iki milyon kişi hacca gidebilmek için kuranın kendisine çıkmasını beklemektedir ve her yıl bu sayının sadece yaklaşık seksen bini hacca gidebilmektedir. Bu sebeple yıllardır kuranın çıkmasını bekleyen birçok insanımız vardır. Kurası çıkan şanslı vatandaşlarımızın ekonomik bir program için yani dört kişilik odada kişi başına en az 7150 dolar ödemesi gerekmektedir. Hacda durum bu iken aynı şartlarda umre ziyareti için ödenecek tutar 1100 dolardır. Buna göre bir kimsenin hacca gidebilmesi oldukça zordur. Oysa İslâmî duyarlılığı ve gayreti olan bir kimsenin ömründe hiç olmasa bir kez Hicaza gitmesi, Allah’ın evi olan Kâbe’yi ziyaret ve tavaf etmesi, Kâinatın Efendisinin kabrini ziyaret etmesi, Efendimizin ayağının değdiği, gözünün iliştiği, can pazarlarının kurulup tarifsiz acıların yaşandığı yerleri görmesi gerekmektedir. Çünkü böyle bir ziyaret insan hayatında olumlu manada çok önemli bir kırılma noktası ve bilinçlenme fırsatıdır. Bu kadarcık imkânı olan bunu değerlendirmeli, hac kurası ve gerekli para tedariki için yıllarca beyhude beklememelidir.
Umre Rahmet Kapısıdır
Suudi Arabistan’ın Mekke-Medîne ve Cidde şehirlerini içine alan bölgesine Hicaz denir. Hicaz Allah Teâlâ’nın dış ve iç harem olmak üzere ikiye ayırdığı, dışta bulunan ve âdeta iç haremin avlusu mesabesinde olan kısma Hill, daha içerde olan kısma ise Harem-i Mekke denir. Bu her iki bölgenin de dışında yaşayanlara Âfâkî, avluda yaşayana Ehl-i Hill, en içeride yaşayana Ehl-i Mekke adı verilir. Bizim gibi âfâkîlerin dış avluya girmesi için mikat sınırları belirlenmiş ve daha oradan dünyevî ağırlıkların terk edilerek ve âdeta kefene bürünerek huzura çıkmaya hazırlık başlamıştır.
Yaklaşık 4500 yıl önce Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail ile birlikte, Nuh Tufanı ile duvarları yıkılıp sadece temelleri kalan Kabe’yi yeniden inşa etmiş ve Allah’ın emri doğrultunda insanları Allah’ın evini ziyarete çağırmıştı. İşte o tarihten günümüze inananlar dünyanın her yerinden Allah’ın evini ziyarete gelirler ve yolculuk boyunca “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” derler. Bunu anlamı “Buyur Allah’ım, Sen çağırırsın da biz gelmez miyiz? İşte eşimizi, çocuklarımızı, malımızı, işimizi Senin için geride bıraktık ve emrin üzerine Seni ziyarete geliyoruz, Senin davetin başka şeyleri geride bıraktırır, biz de bıraktık ve........