Şehir kelimesi, kökeni Farsça şehr kelimesine dayanan bir terim olup ülke, vatan, yurt, şehir, medine, dünya anlamında kullanılmıştır. Düşünce tarihinde şehir ve insan arasında pek çok analojiler/benzerlikler kurulmuştur. Başta Farabi olmak üzere birçok filozof şehri bedene benzetmiştir. Merkezi bedenin kalbi, cadde ve sokakları damarlarına, yöneticileri ise beyne benzetilmiştir.
Farabi şehri, her şeyden önce insan için olmazsa olmaz bir varlık koşulu olarak öne çıkarmaktadır. Şehir insanın var olmasıdır. Farabi, insan için şehir dışında bir yaşam alanı düşünmemektedir. Şehir kavramı, düşünürler tarafından uygarlık ve medeniyetle eş anlamlı olarak kullanılmıştır.
Şehir hayatı, yerleşik bir toplum düzenini dile getirir. Tarihi süreci içerisinde şehir, bir nüfus birikiminin, kültürel hayatın, ekonomik bir sistemin, hukukun ve ahlakın var olduğu bir yerleşim yerini ifade eder. Şehir yaşamı insanlar arasında ortak kuralları olan bir düzeni gerektirir. Farabi’ye göre insan fıtratı gereği medeni, diğer insanlarla bir arada yaşamaya eğilimli, toplumsal bir varlıktır. Ona göre mutluluk ve erdem, şehirde oluşan siyasi birlik içerisinde elde edilebilir. Erdemli şehrin tanımını ise “mutluluğu elde etmek için, mensupları arasında karşılıklı yardımlaşmanın, sevgi ve adaletin bulunduğu bir şehir” olarak tanımlar.
Zamanla şehrin de insan gibi muharrik bir gücünün, yani ruhunun olduğuna inanılmıştır. Bu durum şehrin ruhunun ne olduğu sorusunu akıllara getirmiş ve cevap olarak şehrin ruhunun insanlar tarafından oluşturulduğu, o mekana kimlik ve kişilik kazandıran “şey” olduğunda hemfikir olunmuştur. En nihayetinde bir şehrin ruhunun, o şehrin tarihi, kültürü, mimarisi, musikisi, edebiyatı, sanatı, folkloru, her türlü zenginliği, destanları incelenerek tebellür ettirilebileceği ifade edilmiştir. Bunların şehirlerin ruhu olduğuna inanılmasının nedeni ise şehrin içerisinden bu değerler sökülüp alındığında ortada bir taş yığından başka bir şeyin kalmayacağı hakikatidir. Elbette şehre değer katan bu özelliklerin aslında insan ürünü olduğu; şehre ruh veren, oranın bağrında yatan insanın bizzat kendisi ve kendi emeği olduğu unutulmamalıdır. Çünkü şehir cansız yapılardan oluşmaz, o yapıların içerisinde yaşayan insanla birlikte bir anlam ifade eder. Bir başka ifade ile........