Ünlü Şair ve Yazarlarımızın Kabirleri Nerededir?
“Dünyadaki koşunun mezarda bitmesidir.” der Abdurrahim Karakoç ölüm için. Tanpınar’a göre “Ölüm şifasıdır her üzüntünün.” Sezai Karakoç ise sürgünden kurtuluş olarak görür ve yakarır: “Uzatma dünya sürgünümü benim…”
Ziya Osman Saba için ölüm, şükür vesilesidir: “En güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz / Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz.”
“Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber… / Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?” diyen Necip Fazıl, ölümü güzel görenlerdendir. Erdem Bayazıt bir yiğit gibi ölüme hazırdır: “Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm / Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.”
“Ölüm âsude bahar ülkesidir bir rinde” diyerek ölümün “üzüntü ve sıkıntıdan uzak, rahat ve sakin” bir yer olduğunu söyleyen Yahya Kemal’e göre; “Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi / Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.” “Benim korkum ölüm değil, seni yalnız bırakmak.” diyen Ümit Yaşar ise bir sığınma hâlindedir. Fazıl Hüsnü, “İnsan nasıl ölebilir / Yaşamak bu kadar güzelken.” derken, Akif İnan ölüme hazırdır: “Büyük rüyalarla geçmişse ömür / Hiç yanmam ölümün her çeşidine.”
Yaşadığı memlekette sadece ölümden şikâyet olmasını arzulayan Cahit Sıtkı, “N’eylersin ölüm herkesin başında. / Uyudun uyanmadın olacak. / Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?” diyerek ölüm gerçeğinin kaçınılmazlığını ortaya koyar. Âşık Veysel de bu düşünceyi destekler: “Var mıdır dünyaya gelip de kalan?”
TDK Sözlük’te “Bir insan hayatının tam ve kesin olarak sona ermesi; ahiret yolculuğu, son, ebedî uyku, son yolculuk, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat” olarak anlamlandırılan ölüm, Kur’an’da üç surede (Âl-i İmrân/185, Enbiyâ/35, Ankebût/57) “Her nefis (canlı) ölümü tadacaktır.” şeklinde geçer ki bu, insanoğluna açık bir mesajdır.
Zengin-fakir, iyi-kötü, önemli-önemsiz, güzel-çirkin, şöhretli-şöhretsiz demeden ölüm; günün birinde can evinin kapısını çalar. Kimsenin dünya görüşüne, inancına, mevkiine, makamına, malına, mülküne; olamadığına, alamadığına, satamadığına, yapamadığına bakmaz. Sırası gelen, göçünü sarar.
Behçet Necatigil, “Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır parantez / O........© Maarifin Sesi
visit website