Ülkemizde, şu anda 4 4 4 şeklinde uygulanan 12 yıllık zorunlu eğitim çıktığında İl Millî Eğitim Müdürlüğü yapıyordum. O günlerde ilimize gelen zamanın Talim Terbiye Kurulu başkanıyla baş başa kaldığımızda “Sayın Başkanım; bu zorunlu eğitim yasası nasıl çıktı? Biraz mahsurları olabilir. Mesela; ilkokul 4, ortaokul 4 yıl olması sıkıntılara yol açabilir. Çünkü çocuk daha ilkokuldaki dönemini, çocukluğunu yaşayamadan orta kısma geçip bir öğretmenden çıkıp 7-8 belki daha fazla öğretmenle muhatap olacak, Sıkıntı olmaz mı? Ayrıca lisenin mecburi olması da ayrı bir garabet.” demiştim. Talim Terbiyeli Kurulu başkanı bana; “Müdür Bey, vallahi 12 yıllık zorunlu eğitimin çıktığını ben de eve gittiğimde televizyondan öğrendim.” “Peki, nasıl oluyor?” dedim. “Mecliste milletvekilleri kabul edince biz de mecburen ona uyum sağlayacak şekilde tedbirler almak zorunda kaldık, yani kucağımızda bulduk.”
Aynen “İstanbul Sözleşmesi” adı altında süslü püslü ifadelerle çıkarılıp ülkenin başına bela edilen, sonradan herkesin “Bu yasayı kim çıkardı?” diye birbirinin yüzüne baktığı, milletin başına bela edilen “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesindeki gibi ülkemizde yasaların nasıl çıktığına bu da ayrı bir örnek.
Sonucu iyi düşünülmeden, siyasi çekişmeler ve çeşitli mülahazalarla, belki de iyi niyetlerle çıkarılan 12 yıllık zorunlu eğitim üzerinden 12-13 yıl geçti, ilk mezunlarını verdiler. Ancak zorunlu eğitim, sadece diplomalı insan sayımızı artırdı, ancak birçok açıdan sorunlu eğitim haline geldi.
En başta okumak istemeyen veya istidadı olmayan ya da başka alanlara yeteneği olan insanlar, 12 yıllık mecburi eğitime tabi tutarak eğitim sistemimizi rayından çıkardığı gibi gençlerimizi de yoldan çıkarmanın aracı olmuştur. Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış, okumak istemeyen birçok genç, dört yıl okullarda tutularak okullarda disiplin ve düzen bozulmuş, öğretmenlerimizin sınıf hâkimiyeti kaybolmuştur. Sınıfta hocaya saygı kalmadığından öğretmenler ders dinlemeyen, başına buyruk bir nesil ile uğraşmaktadır. Hocaların hiçbir yaptırım gücü kalmamış, en iyi öğretmen öğrenciyi memnun eden, yani dümen suyuna giden öğretmenler haline gelmiştir. Bu arada gerçekten okumaya istidadı olanların da hakkına girilmektedir.
Zorunlu eğitimin pedagojik açıdan da çocuklarımızın ruhsal ve bedensel gelişimine olumsuz etkileri olmuştur. “Lise çağındaki gence çocuk muamelesi yapıldığından maalesef o da kendisini çocuk görmekte ve çocuk gibi davranmaktadır. Yetkin olmak yerine lisede ailelere yükü olan gençlere dört yıl daha çocuk muamelesi........