D. Mehmet Doğan ile Türkçe Üzerine

S- Türkiye’de gittikçe büyüyen bir dil meselemiz var: “Dilde yozlaşma”. Konuşma dilinden akademik dile kadar yaygın olan bu problemin çözümüne dair neler yapılabilir?

C: Dilimiz 1930’larda, 1940’larda yürütülen dil siyasetinden büyük zarar gördü. Yerleşmiş, oturmuş bir yapının adeta temelinden tuğlalar çekilmeye başlandı. Güya dilimizi tahkim maksatlı bu müdahaleler dil gerçeği göz ardı edilerek yapıldı.

Tesirleri günümüze gelen bu müdahalelerin hâlâ da “inkılap” veya “devrim” olarak yüceltilmesi meselenin esasını teşkil eder. Dilde devrim olmaz, inkılap olmaz. Belki ıslah edici çalışmalar yapılabilir. Bu da ancak dilin hem yapısı, tekniği hem ruhu dikkate alınarak uygulanırsa başarılı sonuçlar verir. Elbette ilim, fikir ve edebiyat adamları eliyle. Dil ıslahı, reformu yapan ülkeler vardır, fakat “dil devrimi” yapan tek Türkiye’dir!

Bu kadar sert ve sürekli müdahalenin hasarlarını gidermek için güçlü bir irade ortaya konulması ve uygulamanın her safhada hassasiyetle yürütülmesi gerekir.

S- Dilin eskimesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Dil, eskir mi?

C: Dil, geçmişten geleceğe uzanan bir varlıktır. Onu millet yapar, yaşatır. Milletin konuşan, yazan evlatları dili hem yaşatır, hem geliştirir. Binlerce yıl içinde dilin çeşitli sebeplerle değişmeler yaşadığı bilinir. Bunların en mühimi, din değiştirmek, medeniyet değiştirmektir. Yeni bir medeniyet dairesine girmek, dilde ciddi değişikliklere yol açar. Bazen sadece kelimeler değil, yapı değişiklikleri de olabilir. Türkçe yapı açısından, sözdizimi itibarıyla böyle bir değişikliğe uğramamıştır denilebilir. Fakat kelime haznesi itibarıyla İslâmiyet’in tesir sahasına girdikten sonra ciddi değişiklikler olmuştur. Bunun sadece bize mahsus bir şey olduğu sanılmamalıdır. Farsça böyle bir değişikliğe maruz kaldığı gibi, Hristiyanlığın tesiriyle batı dillerinde de benzer gelişmeler yaşanmıştır. Bugün batı dillerinde eski Yunanca ve Latinceden geçen kelimeler büyük yekûn tutar. Sözlüklerinin en az üçte biri bu kelimelerle doludur. Fakat onlar bundan gocunmazlar. Hatta, yeni bir icat olduğunda, ona isim bulmak için hâlâ Latince köklere baş vurulur.

Türkçenin tabiî seyrinde bazı dinî kavramları ifade eden kelimeler Arapçalarıyla birlikte tedavülde olmuştur. Uçmak-cennet, tamu-cehennem, yazık-günah… gibi. Müslümanlıktan önce kullandığımız kelimelerin Türkçe olduğu da sanılmamalıdır. Mesela uçmak ve tamu, soğdcadan geçmiştir.

Dilde bazı kelimeler çeşitli sebeplerle kullanılmaz olabilir fakat eğer yazılı kültüre mal olduysa hiçbir zaman yok olmaz.

S- Bir dilin zenginliği nereden ileri gelir sizce?

C: Dilin zenginliği, onun kullanılması ile ortaya çıkar. Bir dille edebiyat yapılıyorsa, ilim yapılıyorsa, düşünce eserleri ortaya konuluyorsa, o dil zenginleşir. Bu........

© Maarifin Sesi