Müstağni Olan

İnsan, küfesinde taşıdığı yükün mesulüdür. Bu dünyada bizi biz yapan şeyler üzerimizde taşıdığımız yüklerdir. Benliğimiz çoğunlukla üzerimizde taşıdıklarımızdan müteşekkildir aslında. Bu yüklerin bir kısmını bedenimizle, bir kısmını da ruhumuzla, zihnimizle, kalbimizle taşırız. Üzerimizdeki elbiseyi, ellerimizdeki ve ceplerimizdeki nesneleri taşıdığımız gibi; kalbimizdeki duyguları, zihnimizdeki düşünceleri, hafızamıza işlediğimiz olayları, ruhumuza yerleşmiş huyları da kendimizle beraber taşırız her yere. Dolayısıyla ellerimizde tuttuğumuz yüklerden sorumlu olduğumuz gibi ruhumuzda, kalbimizde, zihnimizde tuttuğumuz yüklerden de sorumluyuz. Bu sorumluluk hem dünya hayatını nasıl yaşayacağımızı, hem de sonsuz ahiret hayatını nasıl yaşayacağımızı belirleyen bir sorumluluktur.

Öyleyse bugün insanı tanrılaştıran, insana dünyadaki her şeye hâkim olabileceği evhamını aşılayarak her şeyi daha karmaşık hale getiren, yeryüzünün bütün yükünü insanın sırtına yükleyen, en nihayetinde insanı ezen, yok eden ve tüm bunlara rağmen insana yüklediği ağır yükleri bir hak ve özgürlükmüş gibi sunan modern dünya sisteminde insanın ölçüsü ne olmalıdır? İnsan bu yükü toptan kabul ya da toptan ret imkânına sahip midir? Müstağni olmanın modernitede karşılığı nedir? Müstağni olan gafil midir, arif midir?

Müstağni lügat anlamı itibariyle istiğna eden yani doymuş olan, zenginlik sahibi olan, elindekine kanaat eden, başkasına minnet etmeyen gibi anlamlara gelmektedir. Müstağnilik kalbin ve zihnin sadeliği, duruluğudur. Müstağni olmak kalbimize girmemesi gereken duyguları kalbimizde taşımamaktır, aklımızda yer etmemesi gereken düşüncelere aklımızda yer vermemektir. Yani müstağni olmak malayani olan her şeyden müberra bir ruha sahip olmaktır. Müstağni insan mal, mülk, servet, şan, şöhret, makam, mevki gibi şeylerin hiçbirine itibar etmez; onun itibar edeceği şeyler gönül zenginliği, kalbin........

© Maarifin Sesi