Cumhuriyet Destanı ve Ankara Sevdası

Dünyada beş kez başkent olmuş bir şehir parmakla gösterilmez mi? Bu şehrin mirasına sahip çıkılmaz mı? 100 yıllık bir Cumhuriyet’in her gününe tanıklık eden ve geçmişiyle övünmeyi bilmeyen bir şehir sevilmez mi? Mütevazılıkta rakip tanımayan, dertlilerin derdine çare aramaktan bitap düşen bir şehire gönül verilmez mi? “Biz bu şehrin sevdalılarıyız” diyen bir ekip, Başkent Ankara Meclisi çatısı altında buluşarak güzel çalışmalar yapıyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar, “Beş Şehir” adlı eserinde Ankara’yı anlatırken Hacı Bayram Camii ile Agust Tapınağı’nın yan yana bulunmasına dikkati çeker. Bu yan yana duruş hem hoşgörü hem modernitenin simgesidir. Ankara’yı Tanpınar kadar iyi gözleyen, mimarisinin ve ruhunun röntgenini çeken başka çok az yazar vardır.

Tanpınar, Kale’den şehre bakar, şehrin kurucusu olarak gördüğü Hacı Bayram Veli ile konuşur. Ankara Kalesi’ni ‘çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silâhşoru’na benzetir. “Ankara, bana daima dâsitanî (destansı) ve muharip göründü” der.

Tanpınar’a göre Ankara, Cumhuriyet’in yeni medeniyet arayışının ana durağıdır. Bu yönüyle yaşanan Ankara, tasarlanan Ankara veya algılanan Ankara, Cumhuriyet’in diğer şehirlerine örnek olacaktır.

Tanpınar’ın ifadesiyle, yaşanan ve tasarlanan Ankara unutuldu, algıların şehri Ankara zihinlere yerleşti.

Ankara, Anadolu’nun en güzel şehri olmasına rağmen, “gri kent” iftirasına uğradı. “Denizi olmayan yerde yaşanmaz” diye dalga geçildi. Seğmenleri unutuldu, yerine ‘Angara Bebeleri’ oturtuldu. Siyasetin günah keçisi ilan edildi. Yüzü gülmez, ciddi insanların zorunlu iskana tabi tutulduğu özel bölgelere benzetildi.

Belki bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 2023’de 100. yılını kutlarken, Ankara’nın da başkent oluşunun 100. yılıydı. Ama bundan birçok Ankaralı’nın haberi olmadı.

Ankara köy, Ankara beton, Ankara’da gece hayatı ölü, Ankara mutsuz, Ankara........

© Maarifin Sesi