Yeni siyaset sahnesi: Sarayın planı, CHP’nin krizi

Açıkça anlaşılmaktadır ki Saray iktidarı, ülkenin “siyaset sahnesi”ni çok köklü bir biçimde yeniden yapılandırmaya çalışmakta. İki büyük/güçlü muhalefet hareketi yani CHP ve Kürt hareketi bu amaç doğrultusunda bir “cendere”ye sokulmaya çalışılıyor.

Bu cenderenin; eşzamanlı, ayrı ayrı ve “kendi” konularına odaklı olarak yürütülüyor olması da dikkat edilen bir tercih. Bir başka dikkat çekici özellik, seçimlere daha uzun bir zaman varken bu icraatlara başlanmış olması (sonuçların, orta vadede en verimli olacağını planlamış olmalılar). Büyük ihtimalle bir süre sonra özellikle sağın diğer aktörlerine karşı da birkaç “uygulama” yapılacaktır. Böylece iki yıl sonra yani (erken) seçim zamanı, ülke siyaset sahnesi Saray iktidarının istediği kıvama gelecektir. En azından Saray’ın umudu/planı bu yönde!

Görüldüğü üzere CHP’ye karşı iki operasyon yapılıyor; biri belediyelerine ikincisi partinin kurumsal yapısına. İkisinin de icra makamı, Saray’ın Adalet ve İçişleri Bakanlıkları.

AKP’nin, belediye operasyonlarından beklediği siyasi ve ekonomik sonuçlar var. CHP’yi itibarsızlaştırmak, yolsuzluk yapan ve kişisel rant sağlayan damgası yapıştırmak, siyasi rakiplerini saf dışı bırakmak gibi siyasi hedeflerin yanında CHP’den gasp ettiği belediyelerdeki “rant akış yönünü” de değiştirmek bir hedef. Kusura kalmasın CHP’liler ama böyle bir “düşman” karşısında almadıkları “önlemler” yüzünden birazcık hayıflanmaları gerekir!

Benzer bir durum partinin kurumsal kimliğine yapılan “operasyon” için de geçerli. Yeni CHP yönetiminin, partinin tüm teamüllerini yerle bir ederek başlattığı yeni paylaşım modeli uzun zamandır zaten “sinyal” veriyordu. Bilindiği üzere CHP teamülü, parti içindeki kliklere, hiziplere, ağır şahsiyetlere koltukların ve olanakların belirli ölçülerde dağıtılmasını/paylaşılmasını içerir (Beşiktaş bunun, Kadıköy şunun, Bakırköy onun). CHP tarihi (aynı zamanda), bu teamüllere uygun davranılmadığında çıka(rıla)n siyasi krizlerin tarihidir. Bu yeni kriz de halının altına süpürülmüştü. AKP mahkemelerinin yaptığı ise sözde hukuk kurallarıyla halıyı kaldırmak oldu. Kısa vadede hangi taraf başarılı olursa olsun bu krizin; “tatlıya” bağlanmayacağı, iniş çıkışlarla süreceği belki de yeni parti(ler) çıkaracağı muhtemel.

Özgür Özel yönetimi şimdilik “her iki konuda da başarılı oldu” denilemese de en azından yenilgiye uğratılamadı. Örgütünün değil ama Özel’in kişisel performansının hakkını vermek lazım. CHP yönetiminin hakkını vermesi gerekenler ise solcular, sosyalistler. AKP’den kurtulmak için sorgusuz sualsiz, hesapsız kitapsız CHP’ye destek oluyorlar, hatta çoğu zaman kendi örgütsel kimliklerinden vazgeçerek.

En çok sosyalistler bilir, CHP tarihi aynı zamanda solculara atılan kazıkların tarihidir. Bülent Ecevit’in ve onun partilerinin yaptıkları bir yana (1978’deki sıkıyönetim ilanı, 19 Aralık 2000’de Hayata Dönüş Operasyonu), son dönem CHP’sinin tüm seçimdeki aday tercihlerine bakmak bile yeterli. Ülke tarihinin gördüğü en büyük muhalefet hareketinin yani Gezi isyanının daha ateşi sönmeden 2014 yılında Ekmeleddin’i CB adayı yapmıştı (nasıl olsa solcular her şart altında........

© Kısa Dalga