5 Haziran 1962’de John Fitzgerald Kennedy-Makarios görüşmesinden tam 62 yıl; 17 Haziran 1996’daki Bill Clinton-Glafkos Kleridis görüşmesinden de tam 28 yıl sonra, bir Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı, dünya siyasetinin en güçlü mekânı olan Beyaz Saray’da ağırlandı.
Tarihin akışına bakacak olursak, yaklaşık her 30 yılda bir gerçekleştirilen toplantının bu defaki yüzleri Joe Biden ve Nikos Hristodulidis’ti.
Siyasi yaşamının son günlerini yaşayan Biden için görüşme sıradan olsa da verilen mesajlar bakımından önemliydi. Ancak Hristodulidis için tarihi bir başarıdan söz etmek zorundayız.
Göreve geldiği andan itibaren oldukça proaktif bir siyaset izleyen ve işe önce AB’yi Kıbrıs sorununa müdahil etme çabalarıyla başlayan Nikos Hristodulidis ve yeni ekibi, ilk başlarda sanki de Eski Başkan Nikos Anastasiadis’in yolundan gidecek bir havadaydı.
Hatırlanacağı üzere Anastasiadis yönetimi, 2017 Crans Montana sonrası, AB’nin Türkiye’ye karşı yaptırımlarda bulunmasını ve Doğu Akdeniz’deki enerji denklemini öyle halledeceğini sanmıştı. Nihayetinde TPAO gemilerinin kaptanlarının AB ülkelerindeki hesaplarına el koymak gibi ‘büyük bir fiyasko’ elde eden Anastasiadis’in aksine Hristodulidis, konuyu Türkiye-AB ilişkilerinin cezalandırma yönünden çok, bir çeşit ikna noktasına getirme çabalarına yoğunlaştı.
Türkiye’nin son yıllarda AB’den kopuk durumda olması, Kıbrıs Türk liderliğinin ‘lalettayin’ durumda bulunması, kuşku yok ki ona Orta Asya bozkırları genişliğinde bir koşu alanı yarattı.
Buradan hem komisyona, hem parlamentoya hem de diğer AB kurumlarına akan Hristodulidis yönetimi, Yunanistan ve Türkiye arasında başlayan bahar havasını da arkasına alarak, Kıbrıs sorununun federal bir çatıda çözülmesi gerektiğini, konun aslında ‘bir AB problemi’ olduğunu hemen herkese sadece anlatmadı, söylettirdi de.
Ardından ABD ile ilişkileri konusunda yönelen Hristodulidis, son derece büyük başka bir adım daha atarak, 1987’den beri Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinde devam eden ve ABD’nin uyguladığı ‘hafif savunma silahı’ ambargosunu da ortadan kaldırdı.
Hatta bunu tam da seçim döneminde yayımlanan ve onu neredeyse ‘Rus ajanı’ olarak lanse eden kitabın tam aksi yönde hareket ederek kaldırdı.
Öyle ki, ABD, ambargonun kaldırılması için Kıbrıs’a iki şart koşmuştu. Bunlardan birincisi, Rus savaş gemilerinin ne ikmal ne de bakım için bir daha Kıbrıs limanlarına demirlememesi şartıydı. Nitekim bu aynen uygulandı.
İkinci şart ise yine Kıbrıs’ı mesken tutan ve Panama Papers gibi skandal haberlere konu olan Rus oligarkların kara para aklama olaylarının durmasıydı. Nitekim bu da oldu ve FBI mali ajanları, Kıbrıs maliyesinin defterlerini mesken tuttu. Bu çalışmalar hala daha aktif olarak devam ediyor.
Öte yandan ambargonun........