Güya izindeydim. Güya hiçbir şeyle ilgilenmemeye kendimce söz vermiştim. Hatta Ağustos’tur diye, ‘napsan tüm BM ve siyasi erkan tatile gittiği için bir şey olmaz, ben de ilgilenmek zorunda kalmam’ diye düşünüyordum. Ama olmuyor, bazıları rahat durmuyor.
Mesela Nikos Hristodulidis.
Adam son 3 haftadır tutturdu: “Bir şey olacak.”
Durmadı, bıkmadı, usanmadı, bu dediğini her yerde tekrarladı: “Yılsonundan önce Kıbrıs sorunu konusunda olumlu haberler bekliyoruz.”
Sonra başka bir yerde şunu da dedi: “Eylül’de, belki de Ağustos çıkmadan gelişme olacak.”
Hayda, tatildeyiz be bay!
Neyse, etti edemedi, en sonunda geçen Cumartesi katıldığı bir etkinlikte ağzındaki baklayı çıkarıverdi: “BM, bana ve Tatar’a, 13 Ağustos’ta New York’ta bir üçlü görüşme yapılması için davet yaptı. Ben hemen kabul ettim. Umarım Tatar da kabul eder.”
Kıyamet de ondan sonra koptu!
Haberi duyunca BM’deki kaynaklarımıza başvurduk, şu cevabı aldık: “Böyle bir davet henüz bize ulaşmadı.”
Sonra daha da yüksek BM temsilcisine başvurduk, o da şunu dedi: “Böyle bir davet yok, gelişmeleri takip ediyoruz.”
Elbette buradaki Cumhurbaşkanlığına da danıştık: “Öyle bir davet yok.”
Dediler demesine de Pazar sabahı Kıbrıs Gazetesinin manşeti, Tatar’ın davet yalanlaması ve “olsa da kabul etmem” şeklindeydi.
Bu da, davet değilse bile bir niyet yoklamasının yapıldığının göstergesiydi, başka ne olabilir, benim mantığım almıyor doğrusu.
Yani böyle bir konu hiç olmadı, hiç davet lafı edilmedi, haberimiz bile yok dememiz mümkün değildir.
Sonra, Pazar günü, ortaya ‘resmi bir davet’ olmadığının kokusu çıkınca, Rum basını hemen harekete geçerek konunun peşine düştü, ardından da Rum Başkanlık Sarayının “davet olmadı ama konu yaptığımız toplantılarda dillendirildi” şeklindeki açıklaması geldi.
Neymiş? Dillendirme varmış, davet yokmuş!
Ardından da hem kuzeyden hem de güneyden Hristodulidis’e karşı müthiş bir saldırı başladı. Adam yerden yere vuruldu, yalancılıkla ve samimiyetsizlikle suçlandı.
Üstel, Erhürman, Özersay derken, daveti peşinen reddeden unutuldu, haberi veren dövüldü, Tatar böylece kendini temize çekiverdi. Oh ne ala!
Eski Başbakan........