Dün NTV’nin canlı yayınına katılan Ersin Tatar, 3-D, yani direkt ticaret, direkt uçuş ve direkt temas olmadan Kıbrıs’ta yeni bir müzakere sürecine girilmeyeceğini söyledi.
Bana göre Tatar bir müzakere ön şartı olan bu ifadeleri bilerek ve isteyerek kullanarak müzakereleri daha başlamadan berhava etme amacını taşımaktadır.
Neden derseniz, durum şu: Hafta sonu Rum basınının da yazdığı üzere, BM, yeni ve etkili bir formül üzerinde çalışmaktadır.
Buna göre, Antonio Guterres, tarafları müzakere masasına göstermelik bir şekilde değil, sonuç alıcı bir şekilde oturtmak istemektedir.
Ucu kapalı, sonuç odaklı ve iki tarafın da isteklerini göz önünde bulundurarak hazırladığı iddia edilen bu yeni formüle göre Genel Sekreter, Eylül ayında New York’a gidecek olan Nikos Hristodulidis ve Ersin Tatar ile ayrı ayrı görüşecek.
Eğer bu görüşmeler olumlu geçerse süreci başlatacak.
Bu noktada ortaya koyacağı iddia edilen anlayış şu: Eğer Kıbrıs Rum tarafı, müzakerelerde ayak sürür ve çözümü baltalarsa, sürecin sonunda Kıbrıslı Türklere 3-D verilecek yani direkt ticaret, uçuş ve temas hakkı sağlanacak. Bu ambargoların bitmesi demek.
Ha eğer Kıbrıslı Türk tarafı ayak sürür ve çözümü baltalarsa, 3-D’yi bir kenara bırakın, adanın tek hakiminin Kıbrıs Cumhuriyeti olduğu, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik daha da tescillenecek. Böylece Kıbrıslı Türklerin tanınmamışlığı ve yok oluşu da mühürlenecek, kuzey eninde sonunda Türkiye’nin resmi bir vilayeti haline gelecek.
İşte Tatar’ın dünkü açıklamasıyla ön şart olarak ortaya koyduğu ifadeler, bu yeni süreci baltalamaya yöneliktir, başka da bir şey değildir.
Yanlış anlaşılmasın, Guterres’in hazırladığı bu formül henüz sunulmuş ya da kabul görmüş değildir. Rumların böylesi bir formüle nasıl tepki vereceği belirsizdir........