Türkiye son noktayı koydu mu? Bu ne anlama geliyor?

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Son zamanlarda daha fazla dile getirilen Türkiye’nin iki devletli çözüm vurgusu, Kıbrıs’ta yıllardır sürdürülen müzakere dilini mi kapatıyor, yoksa tarafları yeni ve daha gerçekçi bir zemine mi zorluyor?

Doğu Akdeniz’in kalbinde yarım asrı aşan Kıbrıs meselesi, son günlerde yapılan karşılıklı açıklamalarla, yeniden bir “son nokta mı koyuluyor, yoksa yeni bir denklem mi kuruluyor?” sorusunu gündeme taşıdı. Türkiye cephesinden gelen net ve eşgüdümlü mesajlar, Güney Kıbrıs Rum liderliğinin ve Avrupa Birliği kurumlarının açıklamalarıyla birlikte okunduğunda, tarafların artık aynı kelimeleri bile farklı dünyalardan konuştuğu bir aşamaya gelindiğini de gösteriyor. Bu aşama, çözümsüzlüğün sıradanlaştığı eski zeminden, riskleri kadar fırsatları da içinde barındıran, yeni bir siyasi gerçekliğe de işaret ediyor.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalar, birlikte değerlendirildiğinde, Ankara’nın Kıbrıs politikasında taktiksel değil, stratejik bir netleşme yaşandığı anlaşılıyor. Federasyon temelli çözüm arayışlarının tükendiği, bunun sadece Türkiye’nin değil uluslararası toplumun da bildiği, bir gerçeklik olduğu vurgulanırken, iki devletli ve eşit egemen statüye dayalı bir çözüm, artık “alternatif” değil, “tek gerçekçi seçenek” olarak ortaya konuluyor. Bu yaklaşımın dikkat çekici yönü, iki devletli çözümün nihai bir kopuş olarak değil, sonrasında tarafların kendi iradeleriyle geliştirebileceği işbirliği, entegrasyon ya da farklı siyasi birlik modellerine açık bir zemin olarak da tarif edilmesidir. Ankara, bir yandan Kıbrıs Türk toplumunun uluslararası statü ve güvenlik taleplerini, kırmızı çizgi olarak belirlerken, diğer yandan ekonomik işbirliği, enerji, turizm ve bölgesel kalkınma başlıklarında, siyasi sorunun, “dondurularak” ortak kazanç alanları da yaratılabileceği mesajını veriyor. Bu tablo, askeri ve diplomatik caydırıcılıkla desteklenen, ancak aynı zamanda pragmatik açılımlar da içeren, çift yönlü bir stratejiye işaret ediyor.

Güney Kıbrıs Rum liderliği cephesinde ise farklı bir durum hâkim. Rum tarafı, Avrupa Birliği’nin sürece daha görünür ve etkin biçimde dahil edilmesini, Avrupa Konseyi ile Avrupa Komisyonu’nun, Kıbrıs Özel Temsilcisi arasındaki eşgüdümü ve........

© Kıbrıs Postası