Terbiyeli tarih

Bize dikensiz gül bahçesi gibi bir tarih öğrettiler. Tarih, zavallı, kendisi bir şeye itiraz edemediği için herkes, bilhassa gücü olanlar istediği şekle sokabiliyor. Beğenmediği yerini ketmediyor, beğendiği yerini tafsil ediyor.

Böylece müteaddit tarihler ortaya çıkıyor.

Zamanla bu tarih anlayışları kurumlaşıyor, hatta itikatlaşıyor.

Şöyle itikatlaşıyor:

Sahabe-i kiramı severken sırayı şaşırmayacaksın.

Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali.

Sırayı şaşırdın mı Ehli Sünnet ve’l Cemaat zümresinden çıkarsın.

Mesela, Hz. Bilal’i araya sokabilir misin? Ya da Hz. Hamza’yı?

Ya da Hz. Ali’yi mesela üçüncü sıraya koysan?

Koymasan iyi olur.

Dört halife dönemi ki bu döneme “Hulefa-i Raşidin” dönemi diyoruz, asla tenkit edilemez.

Herhangi birinin yanlış yaptığı söylenemez.

Tabii ki başka düşünce ekolleri de (Şia, Hariciye) başka itikat haritaları çiziyor.

Bu tarih anlatımlarında Hz. Osman’ın şehadeti biraz gürültüye getirilir.

Medine’de büyük bir isyan çıkmış. Ehl-i Medine bu isyanı yatıştıramamış.

Yatıştırmak istemiş de mi yatıştıramamış acaba?

İsyanın hazırlık safhasını da Abdullah İbn Sebe adında Yahudi asıllı bir hain oradan oraya gönderdiği insanları halifeye karşı kışkırtan mektuplarla kotarmış.

Biraz benziyor mu komplo teorisine?

Cemel, Sıffin gibi büyük,........

© Karar