Yastık altındaki altınlar ekonomiyi canlandırır mı?
Merkez Bankası Başkanı Karahan, Türkiye’de yastık altında tutulan altınların tahminlere göre 400-500 milyar Dolar aralığında bir değer taşıdığını” söyledi.
Başkan, konuşmasında altınların kullanımıyla ilgili başkaca bir değerlenme yapmamış olsa da, ortaya koyduğu tespit, geçmişten beri her fırsatta dile getirilen “yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması” konusunu gündeme getirdi.
Bu, kulağa oldukça hoş gelen bir fikir. Hele Türkiye’nin kaynak sıkıntısı çektiği, enflasyonun ’lere kadar yükseldiği, ciddi bir dış borç ve cari açık sorunuyla boğuştuğumuz son yıllarda…Ekonomiye kazandırılacak böyle devasa bir kaynak neleri sağlamaz ki…
Altın gibi atıl duran değerlerin, ekonominin kayıtlı finansal varlıkları yekünuna dahil edilerek buradan üretilecek kaynağın ülkenin mali darboğazdan kurtarılmasında, üretimde, ekonomik gelişme ve kalkınmada itici ve canlandırıcı bir güç olarak kullanılması, öteden beri ekonomistlerin ve maliyecilerin üzerinde durdukları bir konu…
Buradaki mesajın özü şu:
Vatandaşın elindeki miktarı bilinmeyen altınları kayıt altına alalım. Teslim alınan altın, bankanın emanetinde olduğu gibi dursun ve sahiplerine belirli bir getiri sağlasın. Biz de buna dayalı “kaydi para,” yani finansman veya yatırımda kullanılabilecek bir “kredi hacmi oluşturalım.
Vatandaşın özel mülkiyetindeki kayıt dışı altın; para arzına, rezervlere, kredi kapasitesine dâhil değildir. Üretim ve yatırım süreçlerine katkı vermez; sadece sahibine psikolojik bir güven ve enflasyona karşı korunma sağlar. Bankacılık sistemi, devlet, şirketler veya kişiler bu altını “borçlanma veya yatırım kaynağı” olarak kullanamaz.
Eğer bu servet, fiziki olarak bankaya geçer veya altın hesabına dönüştürülürse, banka bunu bilançosuna alır; pasifte mevduat, aktif tarafta borç verme veya “swap” aracı olarak kullanabilir. Yani sistemde “likit teminat” veya “rezerv artışı” oluşur. Banka, bunu “altına dayalı kredi,” “tahvil,” “finansman aracı” veya “merkez bankası nezdinde teminat” olarak kullanabilir. Böylelikle bankacılık sisteminin “teminat tabanına” eklenmiş olur. Bu da doğrudan doğruya, sistemin borç verme kapasitesinin, yani kredi hacminin artışı demektir.
Finansal sisteme dahil edilen bu kaynak, aynı zamanda rezervleri güçlendirir, dolaylı bir kaynak etkisi sağlar ve ülkenin dış borçlanma riskini düşürür. Diğer taraftan, finansal kredi derecelendirmesinde ve ülke risk priminde olumlu etki sağlar.
Buraya kadar duyduklarımız oldukça heyecan verici ve sevindirici…Ama bu her zaman düşünüldüğü kadar iyi sonuçlar vermeyebilir.
Ekonomi ve finans teorisi, sisteme kazandırılan potansiyel kaynakların; “yatırımın,” dolayısıyla “üretimin ve ekonomik kalkınmanın” motoru olacağını........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein