Büyük ağabey gözetliyor: 10 Kasım'da ''duygu ve davranış kontrolü'' |
Bir kaç yıl önce medyadan okuduğumuz bir haber:
Kuzey Kore'de, önceki lider Kim Jong-il'in ölümünün 10’uncu yılında anılması kapsamında yas ilan edildi. 11 günlük yas süresi boyunca, halkın “gülmesi” “eğlenceli aktivitelerde yer alması” veya herhangi bir “mutluluk belirtisi göstermesi” yasaklandı. Bu kapsamda polis, "yas döneminde üzgün görünmeyen insanları” sıkı takibe aldı.
Geçtiğimiz 10 Kasım günü ise Türk medyasında viral olan bir haber:
Maltepe ilçesinde, saat 09.05’te sirenlerin çaldığı esnada çalıştıkları inşaatta “halay çektikleri” kameralara yansıyan iki işçi, polis ekiplerinin düzenlediği operasyon sonrası gözaltına alındı.
Daha sonra işçilerin işten atıldıkları bildirildi.
Habere ilişkin medyaya servis edilen videolarda, henüz kaba haldeki bir inşaatın üst katlarından birinde; örülmemiş cephe duvarının önüne gerilen güvenlik ağının arkasında, sarı yelekli iki işçinin, ellerinde baretleriyle halay benzeri oyun figürleri sergiledikleri görüldü.
Yaşanan olayın ardından meydana gelen gözaltı işlemi ve medyada yaygınlaşan yorum ve değerlendirmeler; konunun hukuki açıdan olduğu kadar, toplumsal psikoloji, ifade özgürlüğü, “sivil din olgusu” ve devlet–vatandaş ilişkileri bakımından da çok boyutlu bir değerlendirmeye tabi tutulmasını gerektirmektedir.
İnsanların gönüllerince eğlenmeye ve halay çekmeye haklarının olduğu tartışılmaz. Bu bağlamda, nerede ve ne zaman sevinç ve coşku içinde olabileceklerine dair yasal bir düzenleme ve engelleyici bir hüküm getirilmesi söz konusu olamaz. Ama, başka insanların üzüntülü anlarında ve yas dönemlerinde, bilerek ve kasten onların gözüne batacak şekilde eğlenmek ve neşelenmek, doğrudan “empati eksikliği” olduğu gibi, “muaşeret adabını” ihlal eden bariz bir saygısızlık oluşturur.
Ülkenin kurucu liderinin ölüm yıldönümünde düzenlenen saygı duruşu anında, birilerinin eğlenceli tavırlar sergilemesinin ve oyun oynamasının, bir “saygısızlık” olmaktan öte “hakaret” niteliği var mıdır? Böyle bir durum karşısında ne yapılmalı? Bu tür bir davranışı cezalandıran bir yasa hükmü var mı?
“Saygısızlık” oluşturan bir eylem, genel çerçevede bir muhataba karşı görgü kurallarına veya iletişim adabına aykırı davranma hâlidir ve kendi başına cezayı gerektiren bir suç oluşturmaz. Karşılık olarak, toplum nezdinde ayıplanır ve kınanır.
“Hakaret” ise, bir muhatabın onur ve saygınlığına yönelik, onu zedeleme amaçlı kasıtlı bir saldırıdır. Sözle, yazıyla veya bir eylemle kendisini gösterir. Ceza Kanunu gereğince suçtur ve cezai bir müeyyide ile karşılaşır.
Kendi başına sadece kınanmak ve ayıplanmakla geçiştirilecek bir eylem niteliğindeki “halay” olayının, Atatürk özelinde ele alınmak ve “saygı duruşu anıyla ilişkilendirilmekle; “5816 sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Kanunu” kapsamında cezalandırılması yönünde bir hukuki referanstan hareket edildiği anlaşılıyor.
5816 sayılı yasa, Atatürk'ün hatırasına “alenen hakaret eden” veya “söven” kişilerin cezalandırılmasını öngörüyor; saygısızlık olarak nitelendirilecek eylemlerle ilgili bir hüküm içermiyor. Ceza hukukunda “kıyas yasağı” vardır. Bu meyanda, kanunun lafzında yer almayan bir eylemi, yorumla genişletip “halay çekmeyi biz hakaret sayalım” diyerek cezalandırma yoluna gidemezsiniz.
Ceza hukuku, yalnızca kanunda açıkça suç olarak tanımlanmış fiilleri cezalandırabilir. Bu, “suçta ve cezada kanunilik” ilkesinin mutlak bir gereğidir. Bu ilke gereği, bir davranış, resmi devlet ideolojisine ve bu çerçevede toplumun belli kesimlerinin kabul ve beklentilerine ters düşse bile; eğer kanunda tanımlanan bir suçun unsurlarını taşımıyorsa, kamu gücünün o davranışa cezai müdahalede bulunması mümkün değildir.
Ayrıca, genel hukuk hükümlerine ve yargı kararlarına göre, herhangi bir muhataba “saygı gösterme” yasal bir zorunluluk olmadığı gibi, icra edilen bir “saygı duruşu sırasında, kamu düzenini bozucu nitelikte olmadıkça farklı bir davranış sergilemek suç değildir”
Türkiye’de 10 Kasım anma törenlerinde vatandaşların beden duruşlarının, yüz ifadelerinin veya duygusal hallerinin nasıl olması gerektiğine dair herhangi bir hukuki düzenleme yoktur. Kimsenin üzgün bir yüz ifadesi takınmaya, gülmemeye, neşe belirtisi sayılabilecek bir hareketten kaçınmaya mecbur olduğuna dair bir hüküm mevcut değildir. Bu bağlamda, halay çeken işçilerin gerçek niyetlerini bilemeyeceğimize göre,........