Edebiyatımızın bende iz bırakan hukukçuları...

İsmet Kemal savcı olarak Osmancık’tan Kızılcaham’a geldiğinde, artık ‘63 yılıdır, Mübeccel İzmirli ile birlikte Otağ dergisini çıkarmaya başlamıştı, babamın ve İsmet Kemal amcamın kasabada ilk işleriyse bir sanat ve folklor şenliği düzenlemek olur. Bu şenliğe de edebiyatımızın sağcı ve solcu olarak bilinen en şöhretli isimlerini çağırıyorlar.

Kızılcahamam’ın anılarımın başladığı kasaba olduğunu birkaç defa yazmıştım. Bizimkilerin Samsun’dan atamaları yapıldığında Kızılcahamam’da bir Niyazi Ünsal vardı, ertesi yıl da edebiyatçı hukukçulardan İsmet Kemal Karadayı gelmişti. İsmet Kemal’in savcı olarak ilk görev yeri Alaçam’dı, mesleğe başlangıcı ‘54’dür, Düziçi Köy Enstitüsü mezûnu babam da orada öğretmen, hemen arkadaş oluyorlar. İsmet amca ‘55’de Alaçam’dan öğretmen Vasfiye teyzemizle, babam da ‘56’da Vasfiye teyzenin Gümenüz’den öğretmen arkadaşı Nermin Kuş ile evleniyor. Vasfiye-İsmet Kemal Karadayı çiftinin Haldun’u Samsun’da, Nermin-Behzat Ay çiftinin Taner’i, yani bugün yetmişine merdiven dayamış olan ben, Bafra’da, Haldun’un küçüğü Rana şirin Alaçam’da, benim küçüğüm Aydan ise Samsun’da doğuyor.

***

Haldun ve Taner isimleri yan yana getirilince Haldun Taner olur, edebiyatımızın büyük ismidir, söylenenlere nazaran İsmet Kemal Karadayı da Behzat Ay da Haldun Taner ustayı pek severlermiş, o yüzden biri oğluna Haldun’u, diğeri de Taner’i vermiş. Bostancı’daki Hatay Restaurant kaynaklı bu hikâyenin, ben de orada Mehmet Ali’den duymuştum, kısmen doğru olduğunu sanıyorum, çünkü bizim evde Haldun Taner hastası olan babam değil, annemdi, ustamız ne yazarsa yazsın hepsini defalarca okur, oyunlarını da takip ederdi.

İsmet Kemal savcı olarak Osmancık’tan Kızılcaham’a geldiğinde, artık ‘63 yılıdır, Mübeccel İzmirli ile birlikte Otağ dergisini çıkarmaya başlamıştı, babamın ve İsmet Kemal amcamın kasabada ilk işleriyse bir sanat ve folklor şenliği düzenlemek olur. Bu şenliğe de edebiyatımızın sağcı ve solcu olarak bilinen en şöhretli isimlerini çağırıyorlar. Arif Nihat Asya, Hasan Hüseyin, Mahmut Makal, Ayhan Kırdar, Türkan İldeniz, Mübeccel İzmirli, Azime Korkmazgil, Niyazi Gözenoğlu, Fehmi Eruçar, Yaşar Faruk İnal ve Âşık Cevdet aklıma gelen isimler. İlkokul öğrencisi olmama rağmen, ilk Orhan Gazi İlkokulu’nun karşı sırasındaki yazlık sinemadaki o şenliğe ben de merâkımdan gitmiştim.

***

İsmet Kemal Karadayı’ya İstanbul bahsinde yeniden döneceğim, biz Kızılcahamam’dan Siirt’e, oradan da Erzincan’a gittik. Kızılcaham’dan Mehbub-Niyazi Ünsal çifti de artık Erzincan’daydı, onlarla aynı mahallede oturduk, oğulları Sercan Ünsal ile de Erzincan’da dere tepe çok gezdik. Erzincan’da başka bir hukukçu muharrir daha yaşamlarımıza girdi, İzmir Suikastı nedeniyle idam edilen sâbık maliye nâzırı Cavid Bey’in oğlu olan Şiar Yalçın, şehir merkezine elli altmış kilometre mesâfedeki Kemah’ta savcıydı. Remide-Şiar çifti hafta sonlarında Erzincan’a bize gelirdi veya biz Kemah’a onlara giderdik.

İstanbul’a taşındığımızda Suâdiye’deki mahallemizden önce Arif Damar’ı, Hasan Kalender’i ve Aydın Cumalı’yı tanımıştım, Aydın ağabey hukukçu edebiyatçılardan Necati Cumalı’nın kardeşiydi. Üstâdın “Tütün Zamanı” ve “Ay Büyürken Uyuyamam” kitaplarını ortaokulda bir yıl beklemeye kaldığımda okumuştum, onun ‘50 ile ‘57 arasında İzmir’de ve Urla’da avukatlık yaptığınıysa ilk Aydın ağabeyden duymuştum. Necati Cumalı gibi Egeli olan hukukçu edebiyatçılardan Osman Zeki Özturanlı’nın hikâyelerine de bayılıyordum, kendisini maalesef tanıyamadım, ancak kızı Necla Hamzaçebi benim fakülteden, adliye koridorlarından ve Suâdiye’den arkadaşım. Suâdiye’den bir başka komşumuzsa Şemsi Belli’ydi, ortaokulumuzun karşı sırasındaki Neşe Pastahânesi’ni Kadıköyü yönüne doğru az geçince, soldaki........

© Karar