Edebiyatçılar medâr-ı mâişet için para da saymıştır... |
Şâir, denemeci, romancı diye saymaya başlasam sayfalar tutar, on parmağında beş yüz hüner, elbette Enis Batur’dan bahsediyorum, Enis ağabeyin de bizler gibi bankacılıkla ilgisi sadece şirketin ünvânındaydı, kendisi edebiyat pazarındaki Yapı Kredi’yi marka yapmıştır.
Türkiye Tütüncüler Bankası ile Yapı ve Kredi Bankası’nda otuz yıldan fazla çalıştım, ancak bankacı değildim, ceza avukatıydım. Türkçü kanadın değerli düşünce insanlarından Hayri Yıldırım da benimle aynı dönemde Yapı ve Kredi Bankası’nda avukattı, yıllar önce onunla Knidos’taki salaş meyhânede kafaları çekmiştik, nasıl da keyifli bir geceydi. Şâir, denemeci, romancı diye saymaya başlasam sayfalar tutar, on parmağında beş yüz hüner, elbette Enis Batur’dan bahsediyorum, Enis ağabeyin de bizler gibi bankacılıkla ilgisi sadece şirketin ünvânındaydı, kendisi edebiyat pazarındaki Yapı Kredi’yi marka yapmıştır. Güven Turan, Sabri Koz ve Selahattin Özpalabıyıklar gibi önemli isimler de Enis Batur’un altın kadrosundaydı. Oysa, üstâdımız Selçuk Altun bankacıdır, yıllarca Yapı ve Kredi’de üst düzey yöneticilik yaptı, onunla dostluğumuzun ise Ece Ayhan’ın “Başıbozuk Günceler” veya “Morötesi Requiem” ile Enis Batur’un “Elma” şâheserlerinin hukukla fingirnoz günlerinde başladığını anımsıyorum.
Bir gün hukuktan sorumlu genel müdür yardımcımız telefon edip, Beyoğlu Asliye Ceza Mahkemesi’ne gitmemi ricâ etmişti, Kitap-lık dergisinden nefis denemelerini takip ettiğim Selçuk Altun da orada olacakmış, çünkü Ece Ayhan’ın “Başıbozuk Günceler” veya “Morötesi Requiem” kitabı hakkında toplatma ve imha kararı verilmiş. Bir taksiye atlayıp Beyoğlu Adliyesi’ne gittim, Selçuk Altun benden önce gelmişti. Hakimin odasına çıktım, yeni atandığından kararı veren Trabzonlu hakimi tanımıyordum. Yarım saat dil döktüm, faydasızdı, şivesinden dolayı söylediklerini de anlamıyordum, tam çıkacakken Beyoğlu 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin reisi rahmetli Halil Bey içeriye girdi, yakın dostlarımdandı, asliye ceza hakimini kulağını çekerek ikna edince, meğerse vaktiyle Halil Bey’in mahkemesinde stajını yapmış, Ece Ayhan’ı komik bir şekilde kurtarmış olduk. Enis Batur’un “Elma” kitabı ise Sel Yayınları’ndan çıkmıştı ama Enis Batur bizdeydi. Kitaptan maalesef dava açıldıktan sonra haberdâr olmuştum, oysa İstanbul Adliyesi’ndeki basın savcılarını tanıyordum, dosyayı onlarla rahatlıkla konuşabilirdim. “Elma” için sadece Meydan Larousse Ansiklopedisi ağırlıklı bir savunma dilekçesi yazdım, çünkü Courbet’nin “L’Origine du monde” tablosunun görseli okullara ve kütüphânelere giren Meydan Larousse’da vardı, bu yüzden müstehcenlik iddiası baştan taca çıkıyordu, sonra duruşmanın ilk ve tek celsesine girip beraet kararı almıştım. Selçuk Altun’un “Elma” için Sultanahmet’e uğrayıp uğramadığı aklımda kalmadı, ancak sıkı takipteydi.
Yapı ve Kredi Bankası’ndan şubeci derseniz, size ilk Hüseyin Peker’in ismini veririm, İzmir’in Çankaya Şubesi’nde tam on yedi yıl çalıştı, orada önce şef sonra da ikinci müdürdü, emekliliğine üç yıl kalaysa Armutlu Şubesi’ne müdür olarak atanmıştı. Bankacı edebiyatçılar veya edebiyatçı bankacıları yazmak aklıma gelince, Hüseyin Peker’in ve yegâne arşivcimiz Osman Nuri Aydın’ın büyük desteğini gördüm, onlara müteşekkirim, hemen size Osman Nuri Aydın’ın da bankacılıktan geldiğini çıtlatayım, Akbank’ta yedi yıl müfettiş olarak Anadolu’yu dolaşmış, sonra Konya, Bandırma ve Nişanca şubelerinde müdürlük yapmış, bölge müdür yardımcılığı görevindeyken de emekliye ayrılmış.........