Ceplerinde kalem, boyunlarındaysa steteskop... |
Levent Ümit’in Cerrahpaşa’daki hocalarından biri İhsan Ünlüer’di, hocasının kızı Ayda ise sınıf arkadaşıydı. İhsan Ünlüer benim tanıdığım ilk edebiyatçı doktordur, ortaokuldaydım, İhsan Ünlüer’in Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını kesip, bir Harita Metot defterine yapıştırıyordum. Bir gün babam İhsan Ünlüer ile buluşacağını söylemez mi, hemen peşine takıldığımı anımsıyorum.
Sevgili kardeşim Levent Ümit Temiz’i mi kıracağım, sayfamıza bu hafta edebiyatçı doktorlardan misâfirler alıyorum. Ama, tatava yapmadan, başa kendisini yazacağım: Levent Ümit de eşi Seyhan Hanım da doktordu, önce Seyhan Hanım, ardından da Levent Ümit emekliliklerini isteyip, İstanbul’dan Kemer’in Göynük beldesine kaçmışlardı. On yıldan fazladır da Göynük’teler, şimdi köpekleriyle ve bahçeleriyle huzurlu bir yaşamları var. Peki, Levent Ümit’in yirmi beş yıl kadar önce “Merhaba” isimli bir şiir kitabının yayınlandığını biliyor musunuz? Maalesef ben aramalarıma rağmen bulamadım, bir sahhafta rastlarsanız da kaçırmayın derim. Kardeşimizin şiirleri onun nüfus cüzdanı, ama ben şiirlerinden daha fazla Levent Ümit’in kitaplaşmamış denemelerinin peşindeyim, çünkü yazdıklarındaki hüzne bayılıyorum.
Aklımda yanlış kalmadıysa, belki çocukluğunda belki de gençliğinde, Levent Ümit bir şiir yarışmasında ödül olarak Ceyhun Atuf Kansu’nun kitabını kazanmış. Alın size bir edebiyatçı doktor daha, üstâdımızın doğum yeriyse semt-i dildârım Bostancı. Ceyhun Atuf büyük şâirdir de, inanın beni babası Nafi Atuf’un hikâyesi oğlunun şiirlerinden daha fazla çekiyor. Çünkü, Nâzım Hikmet ve Vâ-Nû sosyalizmi ilk defa İnebolu’da Sadık Ahi’den, Servet Berkin’den, Vehbi Sarıdal’dan ve Nafi Atuf’tan duymuşlardır. Nafi Atuf muhtemelen sosyalist değildi, diğerleriyse onun Almanya’dan Millî Mücâdele’ için dönmüş Spartakist arkadaşlarıydı, onlardan Sadık Ahi’nin elinde mitralyözle Berlin barikatlarında çatışmışlığı bile vardır. Elbette bu kadarla kalmıyor, gerçekten dünya çok küçük, Mevlevîliğe kalben bağlı Nâzım Hikmet’i yoldan çıkaranlardan Vehbi Sarıdal yıllar sonra Bâb-ı Âli’nin kaybedeni Kemal Ahmet’in gizli hâmîsi olarak, Servet Berkin ise Nâzım Hikmet’in boşadığı mini minnacık Nüzhet Hanım’ın ikinci kocası olarak karşımıza çıkacaktır.
Levent Ümit’in Cerrahpaşa’daki hocalarından biri İhsan Ünlüer’di, hocasının kızı Ayda ise sınıf arkadaşıydı. İhsan Ünlüer benim tanıdığım ilk edebiyatçı doktordur, ortaokuldaydım, İhsan Ünlüer’in Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını kesip, bir Harita Metot defterine yapıştırıyordum. Bir gün babam Kalamış’taki Todori’de İhsan Ünlüer ile buluşacağını söylemez mi, hemen peşine takıldığımı anımsıyorum. Kızınıysa yedi sekiz yıl sonra Süleymaniye’de Yaylı Osman’ın kahvehânesinde tanıdım, arkadaşlığımız galiba yarım asrı doldurmak üzere, Levent Ümit gibi Ayda da İstanbul’dan kaçalı epey oluyor, şimdi Bodrum’da doktor. Levent Ümit’in yaşamına temas edenlerden biri de Alâeddin Yavaşça’dır, kardeşimiz mûsikîmizin son büyük güftekârlarından ve bestekârlarından biri olan merhûm ile uzun süre Haseki’de birlikte çalışma şerefine nail olmuştur.
Nâzım Hikmet dedik ya, alın size hampası bir edebiyatçı doktor, elbette Fahri Celâl’den bahsediyorum. Önde Reşid Paşa’nın mahdumu Akif, arkasındaysa Faruk Nafiz, Halit Fahri ve Nâzım Hikmet, bir Kuşdili’ndeler, bir Kâtibin Bağı’ndalar. Kuşdili’nden Kâtibin Bağı’na sözde Yervant’ın salaş meyhânesindeki Ahmed Rasim’i görmek niyetiyle çıkıyorlarsa........