Yine yargı sorunu |
Ayşe Barım, sanatçıları Gezi olaylarını destekleme teşvik ettiği için “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbed hapis talebiyle
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Dosyaya tamamen hakim durumda olan Mahkeme, Barım’ın Adli Tıp Raporuyla sabit sağlık durumunu dikkate alarak, hukuken son derece önemli ve belirleyici iki gerekçeyle tahliye kararı verdi:
Deliller toplanmıştı: Demek ki delilleri karartamazdı.
Adli kontrol: Evinden çıkamazdı, sadece hastaneye gidebilirdi. Yurt dışına çıkamazdı. Demek ki kaçma tehlikesi de yok.
Savcı itiraz etti, 27. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı hastanedeki Barım’ı tekrar tutukladı…
BARIM DOSYASI
Deliller toplanmış, kaçması imkânsız, öyleyse niye yeniden tutuklandı?
Üstelik Adli Tıp raporuyla, “tam teşekküllü bir hastanede” iken…
Bu sorunun hukuki cevabı yok. Ancak, ülkemizde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulayıcısı Anayasa Mahkeme’sinin “tutuklama”yı tanımlayan yüzlerce kararından, Gezi olaylarıyla ilgili olan bir kararını hatırlatmalıyım:
“Tutuklama tedbiri kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik ağır bir sınırlamadır. Bu nedenle tutuklamaya ancak zorunlu durumlarda ve kanuni şartları bulunduğunda başvurulabilir. Aksi takdirde tutuklama, kişinin kaçmasını ya da delilleri karartmasını engellemeye yönelik bir tedbir olmaktan çıkıp cezalandırma aracına dönüşebilir.” (B. No: 2020/13893, gün 12 Aralık........© Karar