Fransız filozof Jean-François Lyotard (1924-1998), postmodern düşüncenin en önemli teorisyenlerinden biri kabul edilir.
Lyotard, 1979 yılında yayınladığı Postmodern Durum adlı eserinde, basitçe büyük anlatılara karşı bir inançsızlık yahut kuşku olarak tanımladığı “postmodern” tabirini felsefeye ve sosyal bilimlere taşımıştır.
Büyük anlatılar veya meta anlatılar/üst anlatılar (metanarrative/grand narrative), tarihsel olayları, toplumsal olguları ve bilgiyi, hem evrensel hem de mutlak/kesin olarak açıklama iddiasındaki teorik ilkeler üzerine kurulmuş, genelleyici ve indirgemeci söylemler, büyük tarih felsefeleri ve toplum teorileri olarak tanımlanabilir.
Daha basitçe ifade edersek, büyük anlatılar, hayatta a’dan z’ye her şeyi açıklayabileceğine inanılan fikirlerdir.
Mesela bilim, din, ya da her türlü siyasi ideoloji büyük anlatı olarak görülebilir.
Bugün, tüm bunların derinden sorgulandığı bir çağda yaşıyoruz.
En önce dini anlatılar yıprandı.
Sovyetlerin çöküşüne kadar iyi kötü ayakta kalmayı başarmış büyük ideolojik anlatılar da 1980’lerden sonra tarihin tozlu sayfalarında yerlerini aldılar.
Modernitenin simgesi olan bilim bile, postmodern dönemin büyük anlatı kuşkusundan yakasını kurtaramadı.
Saati geçtiğimiz asrın başlarında durmuş olanlarımız kabul etmek istemese de ilim, hayattaki........