Tabiattaki en mükemmel yaratık olan insan sık sık hata yapar.
Orhan Gencebay’ın şarkısında söylediği gibi: “Hatasız kul olmaz.”
Hata yapmanın insan doğasından geldiğini ifade eden, hepimizin bildiği iki meşhur söz:
Hatasız dost arayan dostsuz kalır.
Dağ dumansız, insan hatasız olmaz.
İnsan olmanın gereği, hiç hata yapmamak değil, yaptığı hatalardan ders alarak hataları tekrar etmemeye gayret etmektir.
Bazı sıradan hatalar olağandır, maliyeti düşüktür. Yeni bir ürün veya araç geliştiren bir uzman, yüzlerce hatalı prototip ürettikten sonra nihai ürüne ulaşabilir.
Ancak, bazı alanlarda hataların etkisi ve maliyeti oldukça yüksektir. Hiç kimse bir beyin cerrahının hata yapmasını ya da ceza savunma avukatının kötü bir savunma yapmasını istemez (1).
Hatanın tolere edilme sınırı hatanın etkisine göre farklılaşır.
Bazen hatanın kendisi önemli olmasa da iş yeri kültürü ve işverenin tutumu her türlü hatayı çalışanlar için korkutucu hale getirebilir. Korku, dikkati azalttığı için, hata ihtimalini takıntı haline getirirken, başka hatalar yapılmasına da yol açabilir (1).
Hataların olumsuz etkisini azaltmak, hatta başarıya giden yolda fırsata dönüştürmek için ne yapılabilir?
Uzmanlar, hepimizin yaptığı hata türlerinden hareketle bazı tavsiyelerde bulunuyorlar.
Yaygın hata türleri
Hepimizin yapabileceği hatalar ve bu hatalarda nasıl davranış sergileyeceğimiz konusundaki uzman önerilerini özetlemeye çalışalım (2):
1.Sonradan fark edilen hatalar:
Bazen bir işi süreçlere ve prosedürlere uygun olarak yapsak da bir hata yaptığımızı daha sonra fark ederiz.
Bir hata yaptığımızı fark ettiğimizde genellikle ilk tepkimiz utanmak, hatayı görmezden gelmek veya sorumluluğu reddetmeye çalışmak olur.
Böyle durumlarda duygularımızın etkisine girmeden, duralım, nefes alalım ve durumu nasıl ele almak istediğimizi düşünelim. Yaşadığınız olaydan öğrenebileceklerimizi ve neleri değiştirebileceğimizi düşünmek için zaman........