Uluslararası hukuk ve yerel hukuk sistemlerinde nefret suçları diye bir tanım var. Bir kişiyi sevmeyebilirsiniz ama o kişi, etnik/dini/sosyal gruptan nefret edip o nefreti görünür hale getirip sonra da üzerine bir suç ya da eylem bina ederseniz suç işlemiş olursunuz.
Nefret söylemi ile nefret suçu arasında söylemin eyleme geçip geçmemesinden kaynaklanan bir fark var. Ama nefret söyleminin yaygınlaştırılması sonucu ne zaman kim tarafından bir nefret eyleminin oluşacağını öngörmek mümkün değil.
Son dönemde yaşadığımız örnekler nefret etmenin, nefreti bir “normal” haline getirmenin, o nefret üzerinden bir dil ve eylem kurgulamanın sıradanlaştığını gösteriyor.
Nefret de paralelinde insanları kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama eylemini getiriyor.
Öyle ki küçücük çocukları sadece etnik kökenleri nedeniyle terörist olarak görmek, ölümlerini kazanç olarak tanımlamak hem rutin hem de övülen bir tutum haline geldi.
Türk Ceza Kanunu’nda nefret ve ayrımcılık suçu “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümünde düzenleniyor.
122. madde “Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle” işlenen suçları tanımlıyor.
Yine TCK’da halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama “(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya........© Karar