Birkaç gün evvel İstanbul’da sadece utanç verici değil aynı zamanda düşündürücü bir hadise yaşandı. Bir anaokulunun mezuniyet kutlaması sırasında yapılacak dans gösterisine uyum sağlayamadığı gerekçesiyle öğrencilerden birisi sahneye çağrılmadı. Otistik olduğu ifade edilen öğrenci ailesiyle dans ederek katıldı bu gösteriye. Böylece eğitimin eşit olmayanları ve eşit olması şart olmayanları aynı duygu ve amaç altında el ele tutturma amacı da gerçekleşmemiş oldu. Nicedir parası olan tuzu kuru şımarıklarla elinde iktidar gücü taşıyanların dediğim dedik çaldığım düdük çalkantısı arasında gidip geliyor eğitim adındaki yanılgı. Okul dönemi başında devlet okulları yüklü miktarlarda bağış isteyebiliyorlar, parası olanların çocukları daha özellikli öğretmenlerin sınıfında buluşabiliyor, her bakımdan vasıfsız idareciler ve kerameti kendinden menkul okul aile birlikleri davul zurnayla şenliğe katılıyorlar. Bugün Türkiye’de eğitim diye bir olgu yoktur. Para, idare tutkusu ve gösteriş ipiyle boyunlarına kurdele görünümlü kementler atılmış çocuklar vardır.
Çocuklarını kendi gelecek tasavvurlarının kulvarında yarış atı gibi programlayan ebeveynler, maddi olarak hayatını sürdürmesi her geçen gün zorlaşan (yan gelip yatma meraklısı!) öğretmenler, estetikten ve eğitim atmosferinden yoksun binalar, köstebek yuvasından beter müfredatlar, sosyal medya, internet, televizyon gibi........