Vasatların hırçınlığı |
Osmanlının son yıllarından bugüne kadar muhalif söylemin temel örüntüsü iktidara/vesayete karşı muhalefet anlayışı olmuştur. Toplumun değişen, gelişen
kesimini oluşturan muhalefete karşı, statükoyu ve sahip olduğu gücü koruyan ceberrut iktidar örüntüsü, muhalif kamuoyunun yaslandığı temel anlatı biçimi olageldi.
Özellikle hukuk ve demokrasi ilkelerinin aleni şekilde ihlal edildiği dönemlerde, muhalif argümanların toplumsal kapsayıcılıktan uzak ve sadece iktidar karşıtı bir söylemden oluşması, arzulanan kamuoyu iradesinin oluşmasının önündeki engellerden birisi.
Kendisini tekrarlayan muhalif söylem, belki kendi yandaşları arasında kabul görüyor ancak karşı taraf için safları sıklaştırma işaretinden başka bir anlam taşımıyor. Muhalif argümanlar ancak bütün kesimleri kapsayacak tutarlığa, ahlaki kriterlere ve mantık örgüsüne sahipse dönüştürücü etkisi olabilir, aksi taktirde dönüşüm iştiyakını yıldıran, yoran sloganlardan ibaret kalır ve statükonun devamından başka
bir fayda sağlamaz.
***
Hiçbir işe yaramayan yüzeysel, kendini tekrar eden, tutucu, ötekileştirici, kaba söylemler hakkında birkaç örnek verelim. Bu yaklaşımın en dikkat çekici olanı İslam’ın ilk ortaya çıktığı yıllar ve Cumhuriyet’in ilk yıllarından bugüne hızlı ve uzun bir köprü kuran yorumlar. Bu yorumlar çoğu kez konusu İslam ya da Cumhuriyet olmayan tartışmalarda ortaya çıkıyor. İslam’ın tarihi gelişimini eleştirel okuduğunu iddia edenler ve İslam’a zaten inanmayanların ‘‘hikmet dolu‘‘ polemikleri Selçukludan, Osmanlı ve elbette Cumhuriyet’e........