Biraz sakin olmayı denesek

İdeolojik ön kabullerimiz, toplumsal gerçekliklerle sınanmamış ilkelerimiz olan biteni anlama, tanımlama ve çözme konusunda yetersiz kalınca, felaket tellallığı başlıyor. Gündem diye tartıştığımız konuları kendi mantığı, gerçekliği içerisinde değil ön kabullerimize uyup uymaması ile değerlendiriyoruz. Muhaliflik ya da eleştiri gibi görünse de, aslında yıllar içinde hiçbir ciddi sorgulamaya tabi tutmadan sahip olduğumuz ön kabullerimizi savunuyoruz. Zihnimizde kurduğumuz statükoya dört elle sarılıp, hayatın dayattığı zorlamalara karşı değişmemesi için direniyoruz.

Bu davranış Türkiye’de herhangi sağduyulu bir tartışmayı imkansız hale getiriyor. Bir demokrasinin en çok hasar alacağı alan, hele bizim gibi ağır aksak işleyen demokrasilerde, dönüştürme gücüne sahip olamayan kamuoyudur. Kamuoyunun sağduyusu, ideolojik ön kabullere, sloganlara ve bireysel faydalara bilinçli ya da bilinçsiz olarak feda ediliyor. Demokrasimiz maalesef İktidar ne yapıyorsa yanlıştır, muhalefet ne söylüyorsa kötü niyetlidir kısır döngüsüne sıkıştırılmış vaziyette.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretinde yaptığı kapsamlı ticari ve siyasi anlaşmalar Türkiye’nin geleceğini etkileyecek türden geniş boyutlu anlaşmalardı. Elbette kamuoyunun ziyaretin sonuçlarını tartışması gerekirdi. Ancak bu mümkün olmadı. Bunun sebebi de iktidarın bu tartışmayı yasaklaması değil, ‘’iktidar ne yapıyorsa yanlıştır‘‘ diyenlerin bir bardakta kopardığı fırtınaydı.

***

İlk önce Boeing uçaklarının ABD tarafından nerdeyse zorlamayla........

© Karar