Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye’ der ki: Beraat-i zimmet asıldır |
İslam’da temel hukuki ilkeler, insanın özgürlüğünü esas alan bir yaklaşıma dayanmaktadır. Kuşkusuz ilk dönem Müslümanlarından bu yana, tarihsel süreç içinde farklı hukuki değerlendirmeler ve uygulamalar olmuştur.
Bu çerçevede Osmanlı döneminde derlenen Mecelle, sadece Osmanlıların değil, aynı zamanda İslam’ın hukuk tarihinin bir özetidir. Kadir Canatan’ın Mecelle itabında belirttiği gibi “Bu derleme, klasik dönemden modern döneme geçiş sırasında ortaya çıkmış ve geçiş döneminin özelliklerini yansıtan bir belgedir.” Kuşkusuz Mecelle, geleneksel İslam fıkhının temel unsurlarını dikkate almakla birlikte, modern dönemin etkileriyle biçimlenmiştir.
Haddi aşmamak kaydıyla ifade etmek gerekirse Mecelle, İslam fıkhının izinde, o günün toplumsal şartları dikkate alınarak modern dönemle meczedilmiş bir yasalaşma metnidir.
Sami Zubaida, ‘İslam Dünyasında Hukuk ve İktidar’ kitabında Mecelle’yi şöyle tanımlıyor: “Biçim Avrupalı, içerik Müslüman. Mecelle İslam fıkhına benzediğinden çok daha fazla Avrupa kanunlarına benzemektedir.” (s.211)
Müslümanların ‘adalet tasavvuru’nu değerlendirirken, Batı’daki süreçlere de bakmak gerekiyor. Genel anlamda Ortaçağ Avrupası’nda insan, kilise tarafından “günahkar” olarak görüldüğü için, dönemin hukuk sistemi her an doğru yoldan sapmaya meyilli olan insanı hizaya sokmak üzere dizayn edilmiştir.
Sonrasında Avrupa’da Rönesans, reformlar ve nihayetinde Aydınlanma ile birlikte insanın üzerindeki ‘vesayet’ düşüncesi sorgulanmaya başlamıştır.........