Kur Korumalı Mevduat (KKM) devam etmeli
İstanbuldaki ekonomi zirvesinde konuşan Mehmet Şimşek: “Zirvedeki bakiyesi 144 milyar dolar olan Kur Korumalı Mevduat uygulamasına (KKM) son vermekle Türkiye, ‘koşullu bir yükümlülükten’ yani ‘riskten’ kurtulmuş olacak” dedi.
Sonra da KKM uygulamasını “Uyguladığımız programın hiçbir kazanımı yoksa bile bence KKM’ın sonlandırılması önemli bir kazanım” diyerek, ekonominin en önemli sorunu olarak tarif etti, inanılmaz.
Sayın Şimşek’in diğer hiçbir politikayı değil de “KKM’ın sonlandırılması”nı en önemli başarı olarak takdim etmesini yadırgadım.
Sayın Şimşek bu ifadesiyle “KKM’nin çok kötü olduğu ve bazılarını zengin ettiği ve gelir dağılımını bozduğu ve büyümeyi durdurduğunu ve işsizliği artırdığını, ve, ve, ve” diye devam eden çok kalabalık bir “klişeci koro”ya katıldı.
Önyargılarına yenik düşmemesini ve katılmamasını tercih ederdim.
Sayın Şimşek, dört işlemle bile KKM’ın “matematiksel zararları”nı gösteremeyen ve yazdıklarından “muhasebe bilgisi sınırlı” olduğu anlaşılan bu koro’ya adeta liderlik etmesi çok şaşırtıcı bir tercih olmuştur.
Bu köşede defalarca yazdım ve ispatladım; TCMB, Döviz kaynaklı Kur Korumalı Mevduat (DKKM) hesaplarından zarar etmedi ve edemez; tam tersine kâr elde etti ve kâr elde eder.
Sayın Şimşek kendine bağlı kurumlarda çalışan uzmana, bu konuyu bir araştırma görevi olarak verse; TCMB’nin DKKM’den zarar etmediği sonucunu veren bir rapor alır fakat yapmıyor çünkü kendinden emin.
Önyargılarına aşırı güvenen kişi her zaman karşılaştığı zorlukları küçümser ve sorgulamaz; maalesef bu böyledir.
Sayın Şimşek, mealen “TCMB, geri satmak ve vadeli DKKM hesabı açmak şartıyla satın aldığı 144 milyar doları geri satacağı dönemde, kurlar çok yükselirse çok yüksek zarara uğrar” demek istiyor.
Bu tamamen yanlış bir argüman çünkü dövizler TCMB’nin mülkiyetine geçtiği için kurlar ne kadar artarsa artsın TCMB’nin elindeki dövizlerin değeri de o kadar artar ve asla zarar etmez.
İkincisi, eğer TCMB dövizleri geri satmak durumunda kalırsa; bu geri satış işleminden, bankaların ödediği faiz oranları kadar da nominal kâr elde eder.
Sayın Şimşek’in koşullu yükümlülük iması, üzerinde düşünülmemiş ve çalışılmamış önyargılı bir çıkarım gibi duruyor.
Konunun bir de para politikası boyutuna bakalım.
Ekonomi yönetimi, iki konuda övünüyor: Birincisi DKKM’ı sonlandırdıkları ve ikincisi de net döviz rezervlerini eksi 60 milyar dolardan artı 60 milyara yükselttikleri için.
Peki bu “başarıları”ndan dolayı onları kutlamalı mıyız?
Eğer TCMB 144 milyar dolar KKM’ı iade ettiyse iki şey yapmıştır:
a) Daha önce satın aldığı dövizleri, sahiplerine geri satmış olabilir. Döviz hesapların bakiyesini kontrol ettiğimizde 20 milyar dolar artış olduğu görülüyor.
b) İade edilen yaklaşık 100 milyar dolar dövizi de, aynı dönemde TCMB satın almıştır.
Sonuçta TCMB’nin mülkiyetinde olan KKM dövizleri, hesaplar kapatıldığı için sahiplerine geri satılmış; ardından da satılan bu dövizlerin yaklaşık ’i onlardan geri satın alınmıştır.
Bir bakıma 100 milyar dolar döviz TCMB’nin sağ cebinden çıkıp sol cebine girmiştir.
Böylece Net döviz pozisyona eksiden artıya geçmiştir.
Sayın Şimşek “koşullu yükümlülük” derken şunu kast ediyor:
1) KKM’den ayrılanlara, kur artışlarının yüksek olduğu dönemde yapılacak ödemeler TCMB’de büyük zararlara yol açabilirdi.
2) Halbuki şimdi TCMB, bu dövizlerin mülkiyetini kayıtsız ve şartsız olarak satın aldı. Artık döviz satın almak isteyenlere döviz satmak zorunda değil.”
Maalesef yapılan bu örtük analiz de, ulaşılan çıkarımlar da yanlış.
Çünkü TCMB, DKKM’den kesinlikle zarar etmedi ve edemezdi; ikincisi, TCMB döviz talebini değil bir gün bir saat geciktirirse, ülkede bir........© Karar





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel