Pinokyo
Siyasiler bir gün şöyle, ertesi gün böyle söyler. Sık sık bir önceki söylediklerinin aksini söylerler. Ya ahlak? Ne ahlakı. Hepimiz biliriz ki bir ticarette bir de siyasette ahlak olmaz. Ahlaklı olmaya çalışırsanız ne ticaret yapabilirsiniz ne de siyaset.
Böyle mi gerçekten? Bütün dünyada da böyle mi? İşin doğrusu bunun tam tersidir. Dünyada yanar döner siyasetçinin siyasette kalması mümkün değildir. Döndüğü anda kendisinden hesap sorulur ve siyasetteki hayatı biter.
Ticarette de öyledir. İş dünyasında yaşayabilmek için hem müşterilerinizin hem de birlikte iş yaptığınız başka iş insanlarının size güvenmesi gerekir. Yoksa o dünyada da yaşayamazsınız.
Siyasetçi ve iş insanı çıplaktır. Bu mesleklerin dışındaki kişilere göre daha bir göz önündedir. O yüzden kendini ortalama insandan daha sıkı kontrol eder. Dürüstlükten sapma, döneklik, sözünde durmama toplum içinde yaşayan herkesin başına iş açar ama siyasi ile iş insanı için ölümcüldür.
Evet dünyada bizdeki gibi değil. Bizde dünyadan farklı. Bu fark bizim siyasetimizin ve iş dünyamızın düzeyini aşağı çekiyor. Siyaset ve iş ahlakımızın düzeyini de. Peki bizim farkımız ne? Niçin aksıyoruz. Bizim insanımıza döneklik ve yalan söyleme cesaretini veren ne? Bizim toplumumuz yabancılarınkinden farklı mı?
İlk akla gelen sebep onlarda ve bizde hesap sorma ve hesap verme düzeneklerinin farkı. Siyasi döneklik ettiğinde, saçmaladığında, yalan söylediğinde birileri ona “Ne oluyor?” diye sorar. Kulağına fısıltıyla değil, ülke kanunları çerçevesinde hesap sorar. Bu hesap soruş basında bangır bangır yazılır, söylenir. İş adamının başına da gelmedik kalmaz. Kanun peşine düşer.........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein