Zamanın ‘uzun’ ve ‘kısa’ tarihi

CUMARTESİ YAZILARI

İtalyan doktor Pierdante Piccioni 2001'de geçirdiği trafik kazasında beynine aldığı hasarın ardından 2013 yılına kadar bilinci kapalı şekilde hastanede yatmış. 12 yıl sonra uyandığında doğal olarak yalnızca 2001 öncesini hatırlayabiliyormuş. “Uyandığımda 53 yaşında olduğumu sanıyordum. Sonradan fark ettim ki aslında 65 yaşındaymışım” diye anlatmış yaşadığı deneyimi… İlginç bir hikaye…

Uzun bir uykuya dalan veya bilincini ve hafızasını geçici süreyle kaybedip aradan ciddi bir süre geçtikten sonra “uyanan” kahraman figürü çok eski devirlerden beri masallarda, kıssalarda, menkıbelerde, yakın zamanlarda ise romanlarda ve filmlerde sık sık karşımıza çıkar. Bu anlatılardaki kahramanlar uyandıklarında çevrelerindeki her şeyin tümüyle değişmiş olduğunu görürler. Geçmiş artık bambaşka bir dünyadır.

İnsanların daima ilgisini çeken bu hikayeler aslında hep bir ders çıkarmak amacıyla anlatılır. Yedi uyurlar veya Ashabı Kehf adını verdiğimiz gençlerin hikayesi bunların belki en ünlüsüdür. Hikayeleri İncil’de ve Kuran-ı Kerim’de de yer alır: Zalim ve putperest bir hükümdarın şerrinden kaçıp dağdaki bir mağaraya sığınan muvahhid gençler burada uykuya dalar ve uyandıklarında içlerinden birini şehre yiyecek almaya gönderirler. Çarşıya giden gencin elindeki gümüş paranın dört yüz yıl öncesine ait olduğu görülünce bu kişilerin bu kadar süre boyunca uyumuş oldukları ortaya çıkar.

Bu kadim anlatıyı uzaktan da olsa anıştıran bir hikaye de Hint kutsal kitaplarından Mahabharata’da yer alır. Burada -yedincileri bir köpek olmak üzere- altı kişi dünyevi bağlardan sıyrılıp cennete ulaşmak amacıyla bir yolculuğa çıkarlar.

Bu tür meseller veya kıssalar aynı zamanda insan zihninin “zaman” kavramıyla ilişkisindeki açıklanması zor noktaları gözler önüne seriyor. Söz gelimi, zaman çabuk mu geçiyor bazı durumlarda, yoksa bize mi öyle geliyor?

Zamanın hızlı veya yavaş aktığı dönemlerden sıkça söz ediliyor. Tarih tekerleğinin daha hızlı döndüğü süreçlerden. Mesela biz ankesörlü telefonların lüks olduğu, elle yazılan mektupları postacıların dağıttığı zamanlardan birden bire akıllı telefonun ve internet bağlantısının günlük ihtiyaç olduğu bir zamana geçiverdik. Benim neslim iki kutuplu dünyayı, Soğuk Savaş’ı, Demir Perde’yi gördü; şimdiyse Bulgaristan’ın veya Romanya’nın AB........

© Karar