Suriye’deki iç savaştan kaçıp ülkemize sığınan insanlara kucak açma konusunda Türk milletinin başından beri büyük bir alicenaplık gösterdiğini teslim edelim öncelikle. Ama sayıları milyonları bulan insanların buradaki mevcudiyetiyle ilgili bir politika geliştirilmiş olmadığını da görelim. Bu insanların ne kadarının burada kalacağı, ne kadarının hangi şartlar çerçevesinde ülkelerine döneceği, kalanların topluma entegrasyonunun nasıl sağlanacağı hususları ülkeyi yönetenlerin meselesi değilmiş gibi görünüyor.
Önce Kayseri’de ve sonra diğer bazı şehirlerimizde yaşanan tatsız olaylar sığınmacı sorununun yumuşak karnımız haline gelmiş olduğunu gösterdi. Bu konudaki politikasızlığımızın nasıl olumsuz sonuçlara gebe olduğunu da bilfiil gördük.
Aslında göç ve göçmenlik konusu yalnızca bizim değil, dünyadaki birçok ülkenin yönetmesi gereken bir problem kaynağı. Farklı kültürlere mensup insanların bir arada yaşayabilmesini temin edecek araçların tespit edilerek kullanılması devleti yönetenlerin görevi. Avrupa’da hemen her ülkenin kendine ait bir “milli göç politikası” var. Hükümetler değişse de esası çok fazla değişmeyen bir politika.
Buna karşılık bir Göç Bakanlığı bile yok bizim ülkemizde ama sayısı hala tam olarak bilinmeyen çok büyük bir sığınmacı kitlesi var. Çoğunluğunu Suriye iç savaşından kaçan insanların oluşturduğu bu kitle kimilerine göre Türkiye’nin demografik yapısını dönüştürme tehdidi üretiyor. Kimileri bunların güvenlik riski oluşturduğu görüşünde. Topluma entegre olmamış bir popülasyonun ülkedeki mevcudiyeti birçok bakımdan kaygıya yol açıyor.
Kimilerinin bu sorunu siyasi istismar konusu yapmak istediği bir gerçek. Ama ülkeyi yöneten kadrolarca sorunun yok........