Zenginlik yarışında hangisi daha önde, derseniz... Kesinlikle kilise, derim. Sadakası, zekâtı bile abat eder sarayı.
Daha 2 saat önce Sevilla’daki tarihi kraliyet sarayı Alcazar’ı tekrar gezdim. Yanı başındaki Sevilla Katedrali’nin tefrişatını gördükten sonra bir kez daha içim acıdı.
Katedral’de koca bir servet yatıyor, içinde hazine dairesi var.
Endülüs’ün ihtişamlı mazisinden ne miras bırakıldıysa hemen hepsi Katedral’de toplanmış. Som altından taçlarla kardinal külahları ve gümüşten devasa haçlar, İncil kapakları, hatta Azize Meryem ikonalarına kadar... Hepsi değerli taşlarla bezeli... Paha biçilmez mücevherler, parayla alınamayacak tablolar ve eşsiz çini mozaikler, varaklı vaaz kürsüleriyle ahşap oymacılığın en nadide eserleri eşliğinde sergileniyor.
Ayin kürsülerinden başpiskopos tahtına, bütün bölmeleri tavandan duvara süslenmiş, cübbeler sırma işlemeli. Tek çıplak şapeli yok, her bir köşesi göz kamaştıran dünyalıklarla giydirilmiş.
Şanlı emirler, kudretli krallar görmüş Alcazar........