Yargıyı enfekte eden üç olay

Gezi olaylarında iktidar cenahında farklılaşan iki yaklaşım vardı. Erdoğan Başbakan’dı ve olayı iktidarı devirmeye yönelik bir eylem olarak değerlendirmiş, ona göre tepki vermişti. Kuzey Afrika gezisindeydi. Diğer yanda Bülent Arınç – Abdullah Gül çizgisi vardı, Arınç Başbakan’a vekalet ediyordu, Gül Cumhurbaşkanı idi, onlar müzakere yoluyla işin çözümlenmesinden yanaydı. 2013 Mayıs – Haziran ayı…

Gezi ağaç sökülmesine ve yerine Topçu Kışlası – AVM yapılmasına tepki ile başladı, sonra başka provokasyonlarla şiddet olayları meydana geldi.

Sonrasında Gezi davaları girdi Türkiye gündemine. Osman Kavala vs. Gezi Yargıda kendine özgü bir çizgi geliştirdi. 2025 yılında bile sinema alanından bir menajer, Gezi ile irtibat – iltisak kurularak Yargı önüne çıkarıldı, tutuklandı.

Acaba Gezi olayında Arınç – Gül bakışı gelişmiş olsaydı, Gezi olayı Yargı’da böyle bir çizgi oluşturur muydu?

….

Yargıda derin çizgi oluşturan bir başka gelişme 6-7 ekim 2014 ya da Kobani olaylarıdır. Kobani olayına eşlik eden bir cümle, “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesi de, Demirtaş - Yüksekdağ isimlerinde odaklaşan sorunlu bir Yargı çizgisini Türkiye siyasetine sokmuştur.

…..

Bir diğer gelişme, Gülen hareketi ile ilgilidir. Başlangıçta bizzat Erdoğan ifadesiyle İbadet – Ticaret – İhanet katmanları diye bakılan ve “İhanet”in dışındakilere nispeten müsamaha gösterileceği sanılan -çünkü o hareketle iktidarın birçok operasyonda derin iltisakı söz konusu idi- 15 Temmuz’la birlikte (2016) adeta “kök kazıma” niteliğine bürünen, “at izinin it izine karışması ya da kurunun yanında yaşın yanması” gibi bir yargı damarı oluşmuştur.

…..

2013… 2014…. 2016… Türkiye, 2025’te bile Yargıda bu süreçleri toparlayabilmiş değil.

Gezi gölgesi sürüyor, Kobani gölgesi sürüyor ve 15 Temmuz gölgesi sürüyor… Yargı........

© Karar