Hep öldürüyoruz.
Ölüm, ölüm, ölüm…
Kadın öldürüyoruz. Genç öldürüyoruz. Anne öldürüyoruz. Ve çocuk öldürüyoruz.
İşte Narin. Öldürülmüş, çuvala konulmuş, dereye atılmış, üzerine taşlar konulmuş… Terlikleri orda, Kur’an Kursundan gelirken koltuğuna aldığı Elif cüzü orda.
Nasıl bir cani ile karşı karşıyayız!
Ne dersiniz, toplum olarak payımıza bir şey düşmüyor mu bu ölümlerden?
Mesela sokak ortasında eşinin vücuduna elli kere bıçak saplayan adam nasıl bir adamdır? Nerede çıldırdı bu adam?
Trafikte tartıştığı savcıya öldüresiye yumruk atan adam nerede yetişti?
Otomobili ile çarptığı yaşlı kadını yol ortasında bırakıp kaçan hayta nasıl bir iklimde boy attı?
Sarsıldık değil mi Narin ile…
Yürekler ne kadar yanar dersiniz bu acı ile? O köyde yürekler nasıldır bugün?
Ah Başka zamanlarda doğmalıydın, bizim toplum olarak daha insan olduğumuz zamanlarda.
Yeni doğanların çöp bidonuna atılmadığı zamanlarda…
Pis ilişkilerin TV ekranlarına boca olmadığı zamanlarda…
Annenin anne olduğu, babanın baba, amcanın amca olduğu zamanlarda…
Narin neyi anlatıyor bu topluma? Bir sarsılacak mıyız Allah aşkına? “Başka çocuklar ölmesin” diye içimizde isyanlar oluşacak mı? Neremizde odaklaşmışsa o canavar, onu söküp atmayı başaracak mıyız?
Yoksa Narin çok daha acı zamanların habercisi mi? Kim okuyacak bizim derdimizi, kim teşhis koyacak bizi insani planda darmadağın eden savrulmamıza?
Tekil bir olay olarak mı göreceğiz Narin’in yaşadığını ya da yaşayamadığını, yoksa........