Şu alfabe meselesi

34 harfli alfabenin gündem oluşuna bir açıdan sevinmiştim. Hiç olmazsa alfabe üzerinden dil konuşulacaktı. Ne yazık, öyle olmadı. Yalınkat hazır paylaşımlar yapıldı. Konudan uzaklaşıldı. Aklına eseni yazanlar meydanı doldurdu. Kafalar karıştı.

Okuyanlar, bizim alfabemiz de 34 harfli olacak zannettiler. Bazı harfler üzerinden, “bize gelmez”, “Olmaz! İstemeyiz!” lafları havalarda uçuştu. Konuyu, içinde bulunan, bulunmayan fakat bilen birçok ilim adamı yazdı. İlk anda hatırladıklarım, Vahit Türk, Mesut Şen, Ali Akar ve M.Fatih Kirişçioğlu etraflıca izah ettiler. Okunduğunu ve okunduysa da anlaşıldığını gösteren bir hava yaygınlaşmadı.

Muziplik bu ya, traji komik işler ortasında zihin boş durmuyor. Bir hafta boyu kafamda bir fikir dolaştı, durdu. Propaganda Bakanlığı gibi çalışan “İletişim Başkanlığı”mızın bu gibi ciddi meselelerle ve kültür konularıyla ilgilenme derdi yok. Olsaydı, esaslı dezenformasyon malzemeleri bulduklarını görür ve peş peşe bildiri ve açıklamalarla ortalığı velveleye verirlerdi.

Şaka bertaraf, bu alfabe konusunu ele alış şeklimiz bize bizi gösterecek önemli bir örnekti. Özellikle Türklük meselelerinde hassas görünen çok parçalı kitlenin durumunu bir daha gördük. Türklük ve Türkiye meselelerini nasıl takip ettiğimizi gördük. Hadi ağır konuşmayalım.. desek de durum ağır. Gördük ki, Sovyetler dağıldıktan sonra Alfabe gibi çokça konuşulan temel bir meselede sıkça yapılan haberlerden bile habersiziz.

Neyin ne olduğunu bilmeden, anlamadan üzerine atlıyoruz. Samimiyetle, heyecanla yapıldığı........

© Karar