Hayatta iyi” ve “iyilik”, doğru ve doğruluk ölçüdür. Kazanan ve kazandıran, şu dünya gurbetini manalandıran, düzeni kuran ve koruyan özellikler bunlardır. Dünya öküzün boynuzunda değil, iyilerin yüklü omuzlarında taşınır. Biz bunu unutmuş görünüyoruz.
İyiyi ve doğruyu nasıl anlayacağımız çetin bir meseledir. “İyi ve doğru, dinlerin gösterdiğidir” diyenlere kolayına itiraz edilemez. Çünkü dinlerin ortaklaştığı bilgi ve sağlayacağı haslet iyiliktir. İyiliğin belli ölçüleri vardır. Mesela, Tevrat’ın On Emri, İncil’de de var. Kur’an’da daha açılarak sapasağlam ilkeleştirmelerle yer alan da odur.
Sözü dolandırmadan söyleyeceğimiz yerdeyiz: Müslümanlar bu ilkelerden uzaklar. G. Waşington Üniversitesi’nde iki Müslüman profesörün Kur’an’ı tarayarak buldukları ölçülere göre, Yeni Zelanda, İrlanda ve İskandinav ülkeleri, bütün Avrupa ve bazı Asya ülkeleri bizden daha Müslüman. Biz 100. sıradayız. Dikkatinizi çekerim, bu kadar dinden uzakken en koyu dindarlık görüntüsü verdiğimiz yıllardayız.
“O halde neden dinden görünenler iyi ve doğru değil?” sorusu esaslı bir problem halinde önümüzdedir. Çalıyorsak, çırpıyorsak, onun bunun hakkını yiyorsak, gücü ele geçirince her türlü zulmü hem de din ve Tanrı adını kullanarak kendimize hak görüyorsak, burada sadece Müslümanlığın değil, dinlerin kökten reddettiği bir durum var. Pagan inanışların insanları bizden daha ahlaklı ise düşüneceğiz. Müslümanlar, özellikle Türkler bakacaklarsa buraya bakacaklar.
Bin kere söylense yeridir: Dinler tam da bizim şimdi........