ZİBİLLİK!
Eskiden çöp nedir, çöplük nedir bilmezdik. Ev süpürüldüğünde toprağa, toza ait ne varsa, ekmek kırıntıları, hatta kırıntı bile değil, una yakın zereler duyulan saygıdan ötürü, zibilliğe dökülürdü. Aşanada kaybolan dikiş ve kancalı iğne orada eşelenerek bulunurdu. Köyde, evden sekiz on metre uzakta bulunan taflanların altında zibilliğimiz vardı. İçeriği zengin değildi. Kış aylarında, kara ateşlik boşaltılırken saf kül bir yere depolanır, çamaşıra yıkamaya kullanılır, geri kalan da patates ekildikten sonra üzerine serpilir, böcekten ve pastan korunurdu. Ocaktan çıkan kömür kırıntılı kül ise zibilliğe atılırdı.
Çocukluğumuzda kar çok yağardı, yoksa küçük olduğumuz için mi yağan karı çok görürdük bilmiyorum. Sık dallı, yaprağını dökmeyen ağaçların üzerinde biriken karı taşıyamadıkları için dalları kırılırdı. Kar o kadar çok yağardı ki, açıkta görünen bir toprak parçası kalmazdı. Yol kenarındaki fındık dalları eğilir, yolu kapatır, yürünemez duruma getirirdi. Karne tatiline girilmemişse, güçlü kuvvetli abiler, amcalar karı ezer, on beş yirmi santim genişliğinde de olsa çocukların yürümesini kolaylaştıran yolu açarlardı. Kimi ağaçların eğriliğinden kar, dip kütüğün altına düşmez, kara toprak açıkta kalırdı. Kışın uçucu hayvanları, gelir konar, toprağı karıştırır, yiyecek bir şeyler bulmaya çalışırlardı. Kimi bahçelerde ayakta kalabilmiş ince tohumlu otlar kara, rüzgara direnir, küçük kuşlara yem olurlardı. Yüreği öpülesi güzel insanlar, ceplerine doldurdukları kırık buğdayları, gördükleri kara parçalarına serper sesleri, canlılıklarıyla kışı ısıtan o güzelim hayvanları beslemeye çalışırlardı. Kimi zaman kış çok şiddetli geçer, ayakta kalan yabani tohumlu otlarda karınlarını doyururlarken donarak ölenler de olurdu.
Bizim zibillik ocak atıklarıyla her zaman kara parçasıydı, oradan asla kötü kokular yayılmazdı ortalığa. Her tarafından kar pamuk yığınları gibi yükselirdi. Geceyi karayemişte geçiren serçeler, körçeler, çalıkuşları, kınalı göğüslü mustafapaşalar ev süpürülür süpürülmez zibilliğe atıldığında beklercesine yere üşüşür, işe yarar bir şeyler bulmaya çalışırlardı.........
© Karadeniz'de sonnokta
