YAZLARIN İNSAN ZENGİNLİĞİ!
Yaz tatildir hep. Memleketine dönenler, izine ayrılanlar, turlarla ya da kendi olanaklarıyla geziye çıkanlar, bu mevsimin aylarını kollaştırırlar. Kimileri de dağların, yaylaların özlemiyle yanar tutuşur, bir an önce yaz izinlerinin çıkmalarını beklerler. Kimileri kumsala ve denizin mavi sularına bırakır kendilerini, kimileri de yaylanın topuk otlu, dumanlı, çiseli çimenlerine…
Ancak ister kendi aracıyla, isterse uçakla, otobüsle yapsınlar yolculuklarını, bugünün ekonomik koşullarında, hem de aile bireyleriyle birlikte, çok büyük bir külfettir bu. Geziyi borçsuz zenginler başarabilir. Onlar para harcarken bile para kazanıyorlar, vergiden düşüyorlar.
Çoğu zaman yaşlılar, “yere çakılı ağaçlar” gibidirler. Hareket etmezler. Gideni, geleni izlemek, onlarla sohbet en büyük zevklerindendir. Gurbet dönüşü insanlarla, parklarda, ağaç altlarında, kahve önlerinde, kaldırımlarda, marketlerde buluşur, görüşürler. Hoşbeş giriş faslındandır.
Kıyı köşe kasabalar yazları zenginleşir insandan, nüfusları kabarır. Gidip dönemeyenler var, gelip bulamayanlar… Bir döngünün içindedir insanlar. Hele bizim gibi üççeyrek yüzyılı geçenler yeni yüzler gördükçe, sevinç duyarlar, mutlu olurlar. Kim bilir, belki de biz yaşlıları görenler içlerinden “sen daha ölmedin mi” diye geçirirler. Sevilmeyenler için, buna benzer sözler söylendiğini duydum.
Çoğunlukla İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Samsun… yöre insanının gittiği yerler. Yazları, kısa bir süreliğine de olsa, fındık bahanesiyle, fındığın verdiğinden çoğunu harcayarak, okullar açılana kadar, göçmen kuş olurlar memlekette, geldikleri gibi kışlık hazırlıklarını alarak çekip giderler. Fasulye, patates, mısır, fındık, olursa kabak, yağ, peynir, çökelek… Her şey o kadar pahalı ki, bütçeye büyük desteği ve katkısı olur.
Biz yaşlılar, belli yerlere takılırız. Çoğunlukla çevremizdeki dostlarladır sohbetimiz. Zaman zaman yan masalardan........
© Karadeniz'de sonnokta
visit website