Bir zamanlar, yaz tatili demek, sadece okulun kapanması değil, çocukluğun coşkuyla yeniden doğması demekti. Uzun, bitmek bilmeyen günler, yıl boyunca göremediğimiz dostlarla dolup taşardı. Yurt içinden ve dışından gelen arkadaşlarımızla buluşur, köyümüz adeta bir şenlik alanına dönüşürdü. Toprak yollar, oyunlarla yankılanır; meyve ağaçları, biz çocukların elinde her mevsim meyve verir gibi olurdu. O günlerde köy, bir cennet bahçesiydi ve bizler, bu bahçenin en neşeli çocuklarıydık.
Sonra bir heyecan daha sarardı ortalığı: Fındık zamanı. Köyün her köşesinde hummalı bir çalışma başlardı. Büyük, küçük demeden herkesin bir görevi olurdu. İşin molalarında ise oyunlar başlardı. O zamanlar köye araba öyle sık gelmezdi; bir motor sesi duyduğumuzda, kim geldiğini merakla yollara dökülürdük. Belki arabaya binme şansı bulur, en yakın durakta inmeyi büyük bir macera olarak görürdük. Bütün bunlar bizim çocukluğumuzun en güzel anılarıydı.
O yıllarda sokaklar, bizim oyun alanımızdı. Kara lastiklerin üzerinde kurduğumuz takımlarla mahalle maçları yapar, bazen kavga eder, akşama varmadan yeniden barışırdık. Hangi komşunun evine yakın oynuyorsak, o evden gelen sobada pişmiş ekmeğin kokusu burnumuzda tüterdi. Bizim için........