Kapitalizmin varoluşsal krizinde işçi sınıfı ve yeni sendikal uyanış | Kanber Saygılı |
Emperyalist küreselleşme çağında sermaye, gezegenin her köşesini metalaştırmış, emeği, doğayı ve insanın yaşamını tüketim nesnesine dönüştürmüştür. Dünya ölçeğinde servet, bir avuç tekelleşmiş şirketin kasasında birikiyor. Emekçi insanlığın payına ise açlık, yoksulluk, cins kırımı, çalışırken ölmek, işsizlik, eko kırım ve işgalci savaşlar düşüyor.[1]
Azamî kâr peşinde koşan ve aynı zamanda pazar paylaşımında kıyasıya rekabet hâlinde olan dünyanın çatısındaki emperyalist kapitalist haydutlar kendi kâr oranlarını koruyabilmek için emeğe, doğaya karşı savaşı giderek büyütüyorlar.
Emeğin güvencesizliğini emperyalist küresel düzeninin güvencesi olarak gören burjuvazi, emeğin örgütsüzlüğünü örgütlüyor.
Esnek üretim, taşeronlaştırma, güvencesizleştirme saldırı biçimlerine her yeni gün yenilerini ekliyor. İdeolojik, politik, fizikî örgütsel saldırıda sınır tanımıyor. Emperyalist sistem IMF, Dünya Bankası ve ulusal sermaye grupları eliyle dünya ezilenlerini mülksüzleştiriyor. Ama tarih gösteriyor ki her kriz, aynı zamanda bir karşı hamle dönemidir.
Türkiye ve Kürdistan da ise; açlık sınırında yaşam, eko kırım, kadın bedenin metalaşması ve kadın cins kırımı, seri iş cinayetleri, çocuk istismarı ve çocuk emeği sömürüsü, biat kültürü için eğitimin dincileştirilmesi, nüfusumuzun neredeyse üçte birine denk düşen emeklilerin durumu vb.
On yıllardır süregelen savaş konsepti ise, başta emeğin durumu olmak üzere toplumsal yoksullaşmayı ve çelişkiyi derinleştiriyor.
Küçük esnaf kepenk indiriyor, açık olanlar kirasını ödeyemiyor. Üretici köylüler ürettiklerini meydanlara döküyor, traktörünü satıyor, mülksüzleşiyor ve “hükûmet istifa” sloganlarıyla yürüyor. Milyonlarca işçi enflasyon altında her gün eriyen açlık sınırında aldığı ücretle yoksulluğun pençesinde kıvranıyor. Gençlik, geleceksizliğin ruh hâlini iliklerine kadar hissediyor ve itiraz yükseltiyor. Kadınlar cins kırımına, mobbinge, eşitsiz ücrete itiraz ediyor. Hayvan hakları savunucuları hayvan kırımına karşı sokağa çıkıyor. Ekoloji mücadelesi tıpkı işçi hareketi gibi parçalı da olsa dur durak bilmiyor.
Önümüzdeki sürecin emek-sermaye, halkla-devlet arasındaki çelişkinin daha da keskinleşip derinleşeceğini okuyan patronlar ve iktidar cephesi çareyi gözaltılarda, tutuklamalarda, korku ve sindirmeyi toplumsallaştırmakta görüyor ve ona uygun pratik sergiliyor. Saldırganlıkta sınır tanımayan ancak rıza üretme bir yana toplumsal çelişkiyi derinleştiren ve öfkeyi büyüten iktidar, geleceğini daha büyük saldırganlıkta görüyor
Verili sendikal hareketin çözülüşü ve bürokrasinin duvarı
Uluslararası sermayenin ve iktidarlarının on yıllardır uyguladığı neoliberal politikalar, geleneksel işbirlikçi sendikaları araçsallaştırdı. Türkiye’de ve dünyada militan, fiilî meşru sendikal hareket yeni filizler verse de, geleneksel sendikal kriz aşılabilmiş değil. Bugün işbirlikçi ve uzlaşmacı sendikacılık, çoğu yerde patronla işçi arasında bir tampon hâline geldi.
Milyonlarca işçi, sendikalı olsa bile söz hakkına sahip değil. İşbirlikçi geleneksel hâkim sendikal anlayış, işyerlerinde örgütlülüğü büyütmek,........