Su bendini yıkar birgün... Gece gündüze çıkar…
Hayatımda tanıdığım en umutsuz insanları bile umutlandıran 19 Mart sürecinde yaşadık dik alasını. Başka hukuksuzluk bulamadığımdan vermiyorum bu örneği, iz bırakanlar unutulmaz sonuçta. Annelerimizin, babalarımızın ‘gezi’si vardı. Ben de Gezi Parkı eylemlerinin hikâyeleri ile büyüdüm, geleni gideni ‘gezi’ sanıyorum.
Üç beş yaşlarımdayken annem ile babamın işçi bayramlarında “iş, ekmek, özgürlük” sloganını kendimce yorumlayıp “iş, mama, özgürlük” diye bağırarak gezdiğim günlerin anılarını yanıma aldım 19 Mart’ta. Beni başkalarına emanet edip partilerine destek olmak için gazete satmaya gitmişti o günlerde annemle babam. Tanımadığım evin bahçesinde horoza ekmek(mama) vermeye çalışırken gözümün tam altını tırmalamıştı. Anneannem, anneme “memleketi siz kurtaracakmışsınız gibi parti peşine koşturuyorsunuz” diye kızıp yüzümdeki minik yara, nazar boncuğu olsun diye ilaç sürmemişti. O nazar boncuğunu iliştirdim yakama. Gezi Parkı eylemleri sırasında annem ameliyat olmasaydı beni de alıp götürecekti o mücadeleye. Biz gidemedik ama dayım Kayseri’de mücadelenin ön saflarında yer tuttu. Onun heyecanla, gözü parlayarak anlattığı hikâyeleri kulağıma küpe ettim. Babam iş yerinden zar zor izin almıştı 10 Ekim’de Ankara’ya gidebilmek için, anneme de benimle gideceğini söylemişti. Çok sonradan haberim olmuştu benim de gideceğimden. Son gün iş yerinden aramışlar, gidemedik. Annem, babam, dayım........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein